7 Mart 2011 Pazartesi

my past haunts me here

ne kadar degistirebilirsinki yasanmislari. gecmisi. cogu zaman geriye donup, eski sayfalari okudugunda tebessumle anarsin di'li gecmis zamani. ozne sensindir. ozne yuklem uyumunu da saglayabildiysen turk dil kurumu tarihine gececek bir hayat surmussundur. ama ne yazikki bu kurumun insanlarin yasantisini takip etmek gibi bir gorevi olmadigi icin kurumsal bir yapinin takdirini goremezsin. plaket vermezler ama kompradorsundur. etrafindaki insanlar tarafindan iyi bir hayat surdugunun kulagina fisildanmasi hosuna gider. boyle devam eder hikaye. herkesin tatmin duygulari farklidir. duymak isterler, kalabalikta onore edilmek.

ben hep devrik cumleler kurdum. uc noktayla bitirdim cumlelerimi. ozne yuklem uyumunu yasamayi gectim, genelde gizli ozne oldum. saklandim. ismin yerine gecen zamir oldum. hic oldum. kimilerinin atamadigi ciglik oldum, kimilerinin masaya vuramadigi yumruk, kimilerinin kiramadigi bardak, kimilerinin yasayamadigi hayatlar oldum.

koluma hic yazdirmak ilk hedefimdi. uzun zaman dusundum. tanriyi bile o kadar sorgulamamistim. halen unutmam galatasaray'dan cikip da house cafe'ye gidip ictigim o long island'in tadini 2008 agustosunun son gunundeki. kimilerinin insanlarla, kalabaliklarda yasadigi tatmin duygusunu ben dovme yaptirarak hissediyorum. arada bir sag kolumun icine bakip derinlere daliyorum. gecmisin yuklemelerini omuzlarimda hissettikce, yurudugum yolun bir hic oldugunu bilmek hosuma gidiyor. hayata tutunuyorum. o zaman ozne yuklem uyumu saglaniyor iste en dogalindan. hic birsey yok!

cok dusundum kacip gitmeyi. yirmiyedi yili bitirdim, son onsekiz yildir gitmeyi dusunuyorum. once aksoy'u, ucgen potayi terk ettim. sonra ilki kadar siddetli olmasa da ortakoy'u, en sonunda da etiler'i terk ettim. terk ettim, terk edildim, durmadim devam ettim, cikmaz yolun sonunda kendime kendim yettim misali hepsi.



cumartesi gunu ayriydi. kopruden onceki son sikisi gordum birkac ay once. once istifa ettim, sonra devam ettim. cok trafik vardi. kopruden karsiya gecmeye kalkanlar dort yildir koprude mahsur kalmislardi. ayrica kopru trafigi de oyle herkesin yol acilsin diye bekledigi bir yer degil. dev kamyonlarin hurda arabalari ezip gectigi bir show dunyasi, benim cocukken star'da izledigim gibi. benim daha ehliyetim yokken altimdaki tek kapili, sifir kilometre arabayla o kopruye girmemin bir manasi yok diye dusundum.

arabada yanimda yirmi yilin mimari vardi. tum gecmisimin sahidi. benim ne zamandir bu yolda oldugumu bilen en iyi co-pilot o. haritayi her zaman cok iyi okuyan ve bana en samimi bicimde kestirme yollari anlatan adam. gecmisin en aydinlik, belirtili isim tamlamasi. tamlamanin tamlayani. ben oznelige layik goruldugumdeki en iyi gizli ozne. dunum, bugunum, yarinim.

kopruye girmeyip, sahil yolundan gidelim konusunda hemfikir olmustuk. gittigimiz yolu degil haritalar, herhangi bir gps sistemi bile tanimlayamiyordu. gecmis, geride kalmisti. geriye donup bakmak yoktu. onumde sadece karanlik bir yol vardi...

yoldan birini alacagimizi soyledigimde, "onunu bile goremiyorsun kimi nereden alacaksin" dedi bana. "rahat ol" dedim en rahat halimle. dusunmedim hic. acaba demedim. yoldan misafirimizi aldik. arabada tanistilar. abartilar yok, kendileri tanissin istedim. yol muhabbeti guzeldir, samimiyet varsa kac saat gidildigi dert edilmez. guzel bir playlist de varsa eger, buradan dunyanin obur ucuna bile gidilir dogru insanlarla. dogru insan vardir, dogru da insana baglidir.

galatasaray'da bulustuk. once ben oturdum koltuga. muhabbet, sohbet. gidiyoruz dedim, ona gore bir dovme yaptiracagiz. my past dedim, haunts me here. bugune dek yasanan, yasatilan, ne varsa geride birakiyorum. hormonlu cilek yiyip de kuyrugu cikmis bir adam gibi yasamak istemiyorum artik gecmisimi dedim. kimse anlamadi dedigimi, ben dahil. yeni bir yolculuga cikiyorum en nihayetinde. eve donuyorum ben. hep aradigim o evi buldum.

tam bir saat surdu yirmiyedi yillik hayatimi silmem. atmis dakika. once cok acidi canim. bicaklandigimda bile bu kadar acimamisti. her harfin icinin doldurulusunda bir sene daha atiyordu. tam onsekiz harf. my past haunts me here. her harf icin bir sene. her harfin etrafinin cizilmesi 12'ser ay, her harfin icinin doldurulmasi 30'ar gun. hepsini yasadim tek tek. bitti dedi en sonunda. kalktim, aynaya baktim. kendimi gordum. soluma baktim, en sevdigim gecmisimi gordum. sagima baktim, gelecegimi gordum. bir bira actim. herhangi bir yere vurmadan kendi kendime serefe dedim. buyuk bir yudum aldim. soluk borum bombostu. akti gitti butun bira. bebek gibi nefes aliyordum. transformal nefes ise yaramisti. transforme olmustum. en sevdigim cizgi filmlerden biriydi transformers. transformers: more than meets the eye!

sonra cocuksu bir neseyle gecmisi ve gelecegi izledim. gecmisin, koluna mulk sahibini, en dogruyu, en sevileni kazimasini izledim. gelecegin, en buyuk rakibi zamanla olan duellosuna taniklik ettim. gecmis, gelecek ve hic gelmeyecek olanin bir odada ne kadar mutlu olduklarini izledim. sonra taclandirdik o gunu bir istanbul manzarasinda. guzel muzikler eslik etti bize. abartidan kactik.

akreple yelkovan kizaga alinmis. turk dil kurumu ozne ve yuklemin siddetli gecimsizlikten oturu ayrilmasina karar vermis, meger yillardir onlari takip ediyorlarmis. zaman dilimleri kaldirilmis. haritalar bastan cizilecekmis tum dunyada. oyle diyorlar. bizi bozmaz...

ama yazilsin bir kenara. 5 mart...

Hiç yorum yok: