25 Şubat 2010 Perşembe

mahalle



fotograf ariyordum flickr'da sarkiyla manali, bunu buldum. dogdugum mahalle burasi. eski ege sistem dershanesinin oldugu yer.

karsi sokaktaki firindan yedigim gevregin tadini hayatim boyunca unutmam, st joseph'in arkasindaki. rahmetli babanem, gittigimde hep bana gevrek aldirirdi, bilirdi cok sevdigimi. yaninda izmir tulum ve ev yapimi, iri taneli cilek receliyle mideye indirirdim hepsini. babanem yasliydi ama her yasli insan gibi illa onun yemeklerini yemem icin diretmezdi cunku bilirdi gevrekleri yedikten uc saat sonra onun meshur fiyonk makarnasindan isteyecegimi. uzerine bolca tuzlu lor dokerek iki tabak da ondan yerdim. en fazla 5 yasindaydim o donemler. babanem 23'luydu, farkliydi.

aksoy'un yeri hep ayri olsa da alsancak'i cok severim. belki de hangi cephesinde oldugumu cozemedigim bu hayata gozlerimi orada actigim icindir. sonradan bir sene de orada yasadim, farkliydi. fetret donemiydi.

bugun cem'le konustuk arabada. cok isterdi bir arabasi olsun. gecen sene aldi, askla tutuyor direksiyonu. ben de tek basima yasamak isterdim. bundan yedi sene once ayni cati altindaki halimiz geldi gozlerimizin onune, kendimizce cumleler kurduk. ortakoy'e bir seneligine mahallemiz demistik. bugun eski sazeli'nin onunden arabayla gecerken, karsidan karsiya elinde sarapla gecen bir cocuk gordum, gozlerim doldu. yasamsal temeller oradayken atildi diye hatirliyorum. buyuk hayallerimiz yoktu, sans kovaliyorduk sadece. iyi orta gol getirirdi bizim oralarda ama kaleden kaleye gol olmadigini da biliyorduk.

simdi asmali'ya mahallem diyeyaziyorum. hem tam diyemiyorum, hem de asmali'yi mahallem diye yaziyorum.

gercek mahallemden ise cok uzaklardayim. doner miyim bilemem.
bizlerin sorunu da bu zaten. yasamak, hayata tutunmak, para kazanmak... herkes karakterine gore secer eylemini. bunun icin kopuyoruz onbes yasinda dunya sandigimiz mahalleden, sonrasinda da kendi kendimize gokdelenler dikmeye calisiyoruz. kimi zaman iscilik zayifsa ya catiyi tamamlarken yikiliyor tum bina ya da henuz ikinci katta gocuk altinda kaliyoruz.

ben simdilik insaata devam ediyorum. temelleri saglam atmistim, simdiden 200 daire sattim, anahtarlar 2035'te stockholm'de teslim edilecek.

bu arada.
masturbasyon degil bu. intihar, her gun edileninden.


Sebnem Ferah - Mahalle

fizy linki

kalbimin topraklarına mezarlar kazdın
her birinin üstüne gökdelenler koydun
aklımın yapraklarını bir bir kopardın
binaların üst katlarına süslü teraslar yaptın

geçer gider sandım geçmedi gitti
kurduğun bu mahalle haritadan silindi

aklımın sokaklarını arar sorarken
kim bilir ben kaç kalp kırdım
zamanın istasyonunu trenler geçerken
kim bilir kaç kez kaçırdım

uykumun masallarını her gece anlattın
dinledim defalarca seni kahraman yaptım
kurduğun mahallenin her sokağında
utanmadım gecelerce sövdüm saydım

geçer gider sandım geçmedi gitti
kurduğum bu mahalle haritadan silindi

18 Şubat 2010 Perşembe

ne demek bu

"if we stand proud and get knocked down, well that's the way it's got to be. and if i die trying, well, i prefer dying to living on my knees" diyebilirim, hic ne anlama geliyor diyenlere.

hadi lan ordan.
benim kendi cumlelerim var.
bir ara icerken anlatirim ne anlama geldigini ama simdi olmaz.
yukaridaki de skrewdriver'in stand proud sarkisinin sozlerinin bir kismi zaten.

15 Şubat 2010 Pazartesi

the world is big enough and salvation lurks around the corner


filmin altinci dakikasinda ekran karardi ve Bai Dan filmin adi olan cumleyi kurarken alt yazida "dunya kocaman ve kurtulus hemen surada gizleniyor" yazdi. dedim sictik. isiklari kapatip ve hemen yattik FF ile. korktugumuzdan degil tabi, saat gec olmustu ve uyku filmin onune gecmemeli diye saygimizdan filmi ertesi gune birakmistik.

balkan ulkelerine bayilirim. okuduklarima ve soylenenlere gore halen ozal'in turkiyesini yasayan bu topraklardaki halk arasinda, sonsuz bir insanlik kat sayisi hukum surmekte. dunyada sadece bize mahsus oldugunu savundugumuz misafirperverlik balkan ulkerlerinde daha samimi ve gercek. filmin her karesinde hissediliyor zaten. toplumun yasayis bicimine donemin baskici siyasi duzen yapisi da girince film hikaye bakimindan siradanlassa da olmus bu dedirtiyor. ben ihtisamli ve yapay olandan ziyade zayif ve gercek olani sevdigim icin film zaten gozumde 5-0 onde baslamisti. skoru soylemeyecegim cunku filmin sonunda belli oluyor zaten.
turkiye'de vizyona girse ve milyonlarca kisi izlesin cok isterim ama biliyorum imkansiz. ben tesekkurlerimi dvd'ci metin'e sunmakla yetiniyorum.
film bulgar yapimi ve 20'den fazla odulu var avrupa'daki festivallerde. Son olarak 7 mart'ta duzenlenecek Oscar gecesinde dokuz film arasinda en iyi yabanci film odulunu almak icin yarisacak. imdb notu 765 oy ile 8,5. yonetmen Stephan Komandarev'in dort filmi daha var, dordu de izlenmeye deger.

hayat zarlari elinde dostum. bundan sonra atacagin zarlar biraz kabiliyetin ve biraz da sansin dogrultusunda sekillenecek.

all-star slam dunk contest



hadi 88 gibi olmasi zor tamam da bu abeci herife de her sene vermeyin kardesim bu odulu. hat-trick hero oldu herif. we hate nate!!

edit: nate robinson'i o kadar sevmiyorumki, blogta fotosu olmasini bile kaldiramayacagimi anlayip, hat-trick fotosunu kaldirdim
we really hate nate!!!

14 Şubat 2010 Pazar

7 sene once bugun


bugunlere gelmemde istanbul'a yerlesmemin buyuk payi vardir. istanbul'a yerlesmemi ise gonulden destekleyen tek kisi vardi, sonra yok oldu. her 14 subat'ta onu animsarim, her izmir'e gittigimde ilk ona ugrarim hala.

bizon murat



asmalimescit’i cok severek eve cikmamin nedeni eski yapilarin yarattigi tarihi dokusu kadar burayi yuvasi bellemis insanlari ve gecmise dayanan hayatlarini merak edisimdir.

ilk samimiyet kurduklarim manav, tinerciler ve bezgin tayfasi oldu. kalan cevre sakinleriyle de merhabam var simdilik. aradigim ve icime sinen ilk hikaye ise iki hafta once patlak verdi.

kisin ilk karini atlatmis, pazartesinin yorgunlugunu sondurmek uzere eve dogru yol almistim ve on metre sonra kapisini acacagim apartman icin anahtarimi ariyordum cebimde. bana dogru gelen uzun boylu, sokakta yattigi belli ama yine de tanidik olan simayi secmeye calisirken yanimdan gecti.

pardon, sen gitarist misin dedi. olanca soguklugumla yok dedim. o zaman ressamsin dedi. tavrimi degistirmeden yok dedim

yanima gelip gozlerimin icine bakti. sende isik var, ben isiga gelirim yoldas diyince tanidim kim oldugunu. bildigin bizon murat’ti. siya siyabend’in cd’leri bunlar diye yillardir istiklal’i cinlatmis, sokagi evi kabul eden, herkesin crossing the bridge’ten hatirladigi o tok sesli adamdi.
kendimce yaziyorum demekle yetindim.

yaklasik bes dakika daha konusmaya devam ettikten sonra, musade istedim. sarildik, ben iki metre kalmis evimin yolunu tuttum, o da kendi tabiriyle beyoglu malikanesinin baska bir odasina gecereken dalga, dalga, dalga, dalgalarrrr… diyerek veda etti bana tam anlamiyla filmlerdeki gibi gecenin karanligina karisirken.

dun ve bugun de karsilastik. ayakustu lafladik. bugun aksam asagida adamin biri tinercinin uzerine yururken ortaya cikti bir anda super kahraman gibi. ikisini ayirdi ve hatirlayabildigim kadariyla sunlari soyledi

‘bu cocuklara zaten hayat vurmus, varolma cabasindalar. kalkip sen de ortada hicbirsey yokken bu cocuklara vurmaya kalkarsan ne olur dusunmuyorsun degil mi. bu cocuklar da bizim bir parcamiz, sizin gibiler inkar etse de…’ hem de karsisindaki adama kizmadan son derece saygili bir tonda.

onun gibi herseyi yakabilecek kadar, inandiklarim dogrultusunda yasayabilseydim bu hayati nasil olurdu diyorum kendi kendime bu adami tanidiktan sonra.

son sarkilari siya siyabend adresinde mevcut.

bizon murat’in asagidaki demeci de siya siyabend'in radikal gazetesindeki roportajindan alintidir.
"benim sokakta öğrendiğim tek şey; her şeyin değiştiği ve bu değişimin en çabuk sokaklarda fark edildiğidir. biz devrimci insanlarsak, anin devrimcisi olmamiz gerekiyor, kendimizi değiştirmeliyiz yani, içimizdeki nefreti, öfkeyi değiştirmeliyiz. bir de hiç fark etmez hangi yoldan gideceğin, yeter ki git o yoldan..."

11 Şubat 2010 Perşembe

yol

bazen yasam karanlik bir tunel gibidir
ben her daim isiklari kapatip oturmaktan zevk aldigim icinse hayat, yasandigi sure boyunca baslangicla bitisi kavusturan bir kopru gibidir sadece.
dere tepe, ana avrat duz gittikten sonra inandigim bir tabelaya uyup, o yone saptim.
simdi hayallerini kurdugum, iki tarafi agaclarla cevrili yoldan yuruyorum agir agir. once hayat, sonra huzur dolu.
gercekten hicbirsey yok!!!

5 Şubat 2010 Cuma

revolution is resolution


devrim nedir
maradona kimdir
peki ya che
ask var midir
cok sevmek mi yoksa ask mı daha iyidir
bunu ölçen bilmemnemetre midir
devrime ask girerse ne olur
askta devrim nasil olur...

maradona ve che'nin stencil'i dogum gunu hediyesi olarak gelirse ve bu salonun duvarina asılırsa, bir yerlerde guzel birseyler vardir.