28 Şubat 2009 Cumartesi

muhtac



yazdim yazdim yazdim.
bu gunu anlattim... gecen ayi anlattim... hem de elimden geldigince detayli bicimde... kaydi yayinla dedim, baglanti gitti. isaret midir?

yayinlamiyorum o yaziyi, bu blogtaki son yazim olacak o.

26 Şubat 2009 Perşembe

yagmur




bugün yağmur
bir kadın saçıdır
yeryüzüne dökülen
upuzun ince ince
karanlık kokulu...

oysa, bir yamaç tepesinde güneşin batışını izlerken, üzerimizde gündüzden kalma tuz kokusuyla rakı yudumlamak vardı şu anda. masamızda birkaç ucuz meze, midye tava da olsun. tekir tek porsiyon, arkadaşla paylaşacağız babacım.

amare - fantasy - bank asya ucgeni



7 kasimda amare hakkinda yazmisim, neyime gerekse.

gecen hafta sezonu kapatti, bizim takimda dolyisiyla son umutlarini da kaybetmis oldu. zaten oynadigi ay rank'te 170.ydi. bu sene de 10'lu basamaklarda yerimizi alacagiz, belli oldu.

bu lig cok uzun kardesim, ben de hep bir yere kadar iyi gelip sonra cokuse geciyorum. stern'e duyurulur: all-star break'ten sonra playoff'a basla kardesim ya da extra playoff olsun, dogu ve batida 9-12 arasinda yer alanlar extra playoff oynayip playoff'a kalmaya calissinlar:)

ulan bank asya yedin bitirdin beni.

22 Şubat 2009 Pazar

g-e-l-i-y-o-r-u-z

gecen hafta izmirdeydim.
asil amac cumartesi manisa'da maci izlemeki ama rahmetliye olan gorevimizden oturu alsancak sokaklarinda lokma dagitmakla hukumluyduk.
bir yandan da cep telefonuyla mactan gelecek golu bekliyorduk. bornova sokaginda herkesin kulagi manisa'dan gelecek haberdeydi. bu sinerjinin kayboldugunu hissediyordum uzun zamandir, meger eski altaylilar derinliklerdeki son kirintilari bu seneye saklamislar.
85'te golu duyunca hemen dernege kostuk. manisadan zaferle donuyorduk.
kuzen, bir sonraki hafta maca beraber gitmek icin kaptandan soz almaya calisiyordu ama nafile. dialoga ben noktayi koydum, 15 dakika once ararsin alsancak'taysa gelmesi icin koluna girmen lazim, buralarda yoksa eyvallah der kapatir telefonu.

sabah kalkinca haberlere baktim, mac hakkinda son dakika gelismesi var mi diye. thiago babanesini kaybetmis. bizde babaneler kutsaldir.

bugun saat 13:20'de telefonum caldi. alsancak'tan dakika ve skor veririm bugun dedi, gulustuk. ilk yari telefonum calmadi. kahvalti icin evden cikmadan internetten baktim, yillarin kazmasi mehmet sen yazmis bize, acaba sus isareti yapti mi:)

dakikalar 60 civarinda telefonum caldi.
- alsancaktan dakika ve skor veriyorum, ordu 1- altay 1. kaptan sesindeki coskuyu gizleyemiyordu. aliriz evlat biz bu maci. thiago'muz yazmis golu.
telefonu kapattiktan sonra ri'yle karsilikli tezahuratlara daldik kahvaltiyi bolup. onu da altayli yaptim ya. doksanda bir tane daha atariz bu hafta da benden mutlusu yok dedim ri'ye.

saat 3 bucuga gelecek nerdeyse. gozum saatte, kulagim telefondaki go west'te. titresimi hissettim, hemen actim.

- alsancak'ta dakikalar 90. golun adi ali olmezzzzz.
geliyoruz evlat diye kapatti telefonu. sesi son derece coskulu, onu da zehirlemis tribun yillar sonra. kolay degil neler yasadi o kapalinin altinda, beni zehirleyen de ondan duydugum hikayelerdi zaten.




ri'yle starbucks'a gidene kadar altay yirtar - genc altay parcalar cektik. o kadar gaza geldikki yeni bir bestemiz bile var. 10 mayis'ta alsancak'ta soyleriz artik.

bu ay icerisinde kaptan'la ne zaman altay muhabbeti yapsak, cok kaptiriyorsun kendini evlat, bu takimdan birsey olmaz diyordu. iki kere kendini tutamadi, biri dogum gunu pastam, digeri de bugunku mac. mutlu oluyorum onunla ayni yola bas koydugumuzu hissettikce.



ozledigim altay iste sahalarda.

18 Şubat 2009 Çarşamba

tidal wave

he’s always trouble with his noncomplacent
shotgun eyes, shotgun eyes
his subtlety, his mystery
not like the other guys
she’s always taken by his reputation
he’s so bad, he’s so bad
on Saturday night, they’re running for the shadow

you say your heart ain’t ever been broken
you think you know where you’re going
tidal wave come rushing over me
you say this life has given you nothing
you got another thing coming
tidal wave come rushing over me

he’ll get a warning sign to keep his distance
from her old man, from her old man
now the story of forbidden love has gotta make a stand
so in the middle of the early morning
they’ll slip away, slip away
and we know they’ll do their best
somewhere in the golden west
oh yeah, and we’ll watch them drive
they’re so alive

saat 01:00 daha saatlerim var bu ofiste.
youtube'un derinliklerinden bir the killers buluyorum. bonus track tidal wave. sözler hakkını veriyor, inci'nin gidişini aratsa da en azından bir saat beni idare edecek bir şarkı var bana eşlik edecek. daha ne isteyebilirimki..

17 Şubat 2009 Salı

bir reklamcının anıları



tufan reklam sektörüne yeni girmiş genç, atik bir delikanlıdır. bu sektörde olmaktan çok mutludur ancak kimi zaman sektör içerisinde yaşananlara inanamıyor, umudu kırılıyor gibi olurdu. yaşı küçük olduğu için bu tecrübelerin her birinin ileride ona yol su ve elektrik olarak döneceğini bilmektedir. bunun yanında büyük bir sorunu vardır, tufan uyanamamaktadır. tüm arkadaşları bu hastalığının farkındadır ve zamanında tufan uyurken ona eşek şakaları yapmış, gerektiğinde ben-gay ile tehditlerde bulunmuş, gerektiğinde de suratına keçeli kalemle çizmediklerini bırakmamışlardır.arkadaşları birlikte oldukları sabahlarda tribün lideri gibi "ooooooooo yeter artık tufaaannn, hadi artık uyaaaan, hadi artık uyaaaaaan ooooooooo" şeklinde tezahürat yapmışlardır.

tufan bir haftasonu ailesini görmek için memlekete gider.pazartesi sabah uçakla istanbula döndüğünde saat 11'i göstermektedir. utana sıkıla gelir çünkü artık 930-1830 arası çalışan bir memur zihniyetine büründüğü için geç kalmak onu çok sıkar. arkadaşlarının yaptığı o tezahürat kulağında sürekli çınladığı için artık adım atması gerektiğinin farkındadır. old trafford'da 6-2'lik maçta 3.golü atıp da ingiliz taraftarlarına baş parmağını dudağına götürerek sus işareti yapan tuncay şanlı gibi şovmen bir hareket yapmayacaktır tabikide.

neyse konuyu dağıtmayalım. ofise 11de gelen tufan işlere gömülmüştür, kısa bir öğle arasının ardından işlere kaldığı yerden devam etmektedir. gün boyu karşısındaki tv'den istanbul'a kar geleceğinin haberini izlemiştir. arkasını dönüp de şehre bir göz attığında hava durumu bültenlerini hazırlayan meterolojistlerin ne kadar saçmaladığının bir kez daha farkına varır, çocukluktan kalma bir anısıdır bu.tufan'ın işleri uzun sürmektedir, önünde zorlu bir hafta, toplantılar ve sunumlar vardır. ipod'u kulağında tüm enerjisiyle çalışırken kendini kaptırmış, saati 9 yapmıştır. sunumu son kez save edip, ipod'u kulağından çıkartıp, son sigarası yaktıktan sonra dış dünya ile yeniden irtibata geçmesi gerektiğinin farkına varır. Arkasını döndüğünde karşlılaştığı tabloya inanamaz, 4-5 saat önce verip veriştirdiği hava durumu spikeri haklı çıkmış, istanbul karlar altında kalmıştır. memleketinde kar nedir bilmeyen tufan, karşılaştığı ilk kareyle mutlu olur ancak sonrasında eve nasıl gideceğini düşünerek endişelenir.

durağı arar ve "taksi yok, olanlar da oraya gitmez" cevabını alır. aşağı iner, plazının girişinde taksi bekler ancak hiçbir taksi istediği yere gitmez. istanbul beyazlara bürünmüş, zamanı durdurmuş, şemsiyesi altında yaşayanları soğuktan dondurmaktadır. canyoldaşı ipod'u ile tekrar ensest bir ilişkiye girer ve eve doğru yol almaya karar verir. zor yaşam koşulları bir kez daha gerçek yüzünü gösterir. istanbul tabiat anaya yenik düşmüş ve tufan da istanbul'un yanında bu savaşa katıldığı için hükmen yenik sayılmıştır. tek suçum ofiste çalışmak hakim bey!!! diye haykırmıştır evine doğru yol alırken. hakim bey, hangi birinize cevap vereyim der gibi tufan'ın suratına bakarken tufan cevabını almıştır, çok şikayet etmenin gereği yoktur.

O sırada aklından geçirmeden edemez....."bir laptop'ım olsaydı, herkes gibi ben de zamanında ofisten ayrılıp, evde lezzetli, sağlıklı, 10 ytl'yi aşabilecek bir yemek yeseydim. sonra saat 8'de dışarıda kar yağdığının farkına varırdım ve kendime sıcak bir kahve koyar, dışarıda yağan karı izlerdim. üzerine de 11'e kadar keyifli üzerimde battaniyleyle çalışırdım"...
Tufan o gece eve vardığında yarın sabah tatil olsa da hiç ofise gitmesek keşke diye içinden geçerip yorganın altına gömülür ve uykuya dalar.

15 Şubat 2009 Pazar

kimsin sen


http://longtrip-border.blogspot.com/

13 Şubat 2009 Cuma

onüçüncü cuma

yazmıyordum uzun zamandır.
yazmıyor da değildim, yazıp yazıp siliyordum. babamın küçükken söylediği bir laf vardı saçlarım için, biri kalk gidelim diyor diğer otur oturduğun yerde bok yeme. ben de tam o moddaydım, bir yanım ne bok yemeye kaldın burda git diyordu, diğeri de damarlara merhamet pompalıyordu.
dünyayı tersine döndürmeye çalışmanın gerek kalmadığına inandırmış; işte, evde, çevremde oturtamadığım dinamikleri olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmiş, gelişine vuruyordum. hala da vuruyoruz, yarın kendi kendi kalamize atarsak topu şaşırmam da.
şimdi bile yazasım gitti, sıkıldım. sıkıyor beni dünya ama sike sike yaşıyoruz.
hayatta başarılar.

11 Şubat 2009 Çarşamba