29 Ocak 2009 Perşembe

25.ocak



ocak ayındaki neredeyse tüm entry'lerim sadece altay adına. başlıklara baktığımda bu ayın sıkıcılık katsayısını tekrar hatırlıyorum ve eskiden iki duble yudumlarken odamda keyifle yazdığım entry'leri, şu an olduğu gibi ofiste yazmak zorunda olmanın sıkıntısı kasvetli havanın yoğunluğunu arttırıyor.
daha farklı bir ocak ayı olabilirdi, daha önce gördüğüm yirmibeş tanesine benzemeyen bir ocak. yeni bir ülkenin yepyeni bir vatandaşı olabilir, bu uyanamama rutininden çıkıp sabahları yepyeni bir şehrin havasını solumak için hevesle yataktan kalkar, bitki örtüsünü tanımak için çaba sarfederdim. ipod'umda thievery corporation ve bookashade'den oluşan bir playlist bana eşlik ederdi, çok sıkıldığımda da tek doz everclear patlatır keyfim yerine gelirdi.
işte yanlış sapaktan girmişim. düz gitmeyip sağ yapacaktım. bugün ve yarın çok güzel günler olacaktı, dibine kadar içip, tükürüp gidecektim. hala her sabah kanyonun önündeki ışıklarda 96 saniye beklemek zorundayım karşıdan karşıya geçmek için, kulağımda the escapist ile.

22 Ocak 2009 Perşembe

horta magiko



üniversite sonrası istanbul cehennemini evi kabul etmiş, para kazanmayı tatmış, gözü dönmüş, kabuk tutmuş yaralarını yolmaktan zevk alan bir çocuk misali o zamanların hatıralarını yazarak hatırlayan, kaçan, kurtulamayan, sunum hazırlarken horta magiko, ve dale dale dinleyen bir semt aşığı.

23:07

17 Ocak 2009 Cumartesi

altay-ankara

cok futbol oldu blog bugunlerde ama bu son altay entry'si.
bugun ankara belediye ile kupada grubun son macini oynuyoruz. yenersek gs'nin ardinda gruptan cikip kupa da yola devam ediyoruz. klubun kasasina havadan gelecek 300K ytl demek oluyor. bu mac bircok acidan baska anlamlar tasiyor.

yarin altay'in 95.yil donumu. mac oncesinde zulfu livaneli konseri duzenlenecek. birileri arastirsin, zulfu livaneli herhangi bir futbol takimi icin konser vermis midir? i.melih gokcek mimari oldugu takimla halen ilgileniyor mu, ya da secimlerde dolayi vakit bulup tv'den izleyebilir mi bilmem ama oglu osman gokcek eger gelecekse medeniyet namina birseyler gorebilir izmir'de. gecen ay inonu'de isaret parmagiyla yukariyi gostermisti, benzer bir harekette izmir'de o parmaga daha uygun bir yer bulurlar.

gs kupa macinda kombinesi olanlara kapali tribunu bedava yapan yonetimin hakki yenmez. hafta icerisinde taraftar dernegi jest yaparak bu mac onemli, alsancak dolar, kombineleri saymayin, hepimiz para verip gelelim, hasilat klube kalsin demis. yonetim de olmaz, 5 ytl veremeyecek adamlar var, bu insanlar cocuklarini da maca getiriyorlar demis. jest ustune jest. yarin hava da guzel olursa, alsancak dolar, livaneli leylimle'le izmir'i secim moduna sokar, biz de o gazla kocaman aykut'u ankara'ya geri yollariz.

bu macin bir diger enteresan yani da ankara belediye ile bundan dort sene once yine karsilasmis olmamiz. o da bir kupa maciydi. 21 eylul tarihinde oynanan mac alsancaktaydi ve 6-2 galibiyetimizle sona ermisti. yazdan kalma bir havada oynanan macta adet sov yapmistik ve ankara belediye o zamanki as kadrosuyla karsimizdaydi. gollerden ucunu ali olmez, digerlerini de sancak, fazli ve ufuk atmisti. ertesi gun fotomac'in basligi "Altay Abartti!", radikal'in basligi da "Altay Buyuk'lugunu Hatirladi" olmustu.



ankara ankara....
don.....

14 Ocak 2009 Çarşamba

devre arasi altay



calismaktan, psikolojinin aynasi yazilar yazamiyorum bari siyah ile beyazdan bahsedeyim biraz.

bulent ataman'in gidisi hayirlara vesile olsun. karabuk'un kalesinde altay'dan devre arasinda ayrilmak zorunda kalan iki kaleci oldu boylece. biri miyop suleyman, digeri de cakma eskiya, fahri trafik polisi bulent. kume duserler buyuk ihtimalle. hakan'in gidisi kotu oldu, dort senedir takimin sembol ismi haline gelmisti, portatif omuzla oynuyodu ama olsun. atilla da yuvadan ucuyormus, kale gokhan'a emanet. oynadigi maclarda iyiydi, umarim boyle de devam eder.

savunmaya yigitcan takviyesi anca hakan'i kompanse eder, yaninda kim oynarsa patlamaya hazir bombadir bu kadroda. solda mehmet sedef iyilesirse sorun yok ama sakatsa ve kontrati iptal edilirse vay bizim halimizeki isa'ya kalmis oluruz. serkan dokme iyi transfer, abilik yapar, ruhu var. erdal'in da alternatifi olmus oldu. erdal'in da kontratini eline verebilirler bu arada belli olmaz. sole mare'nin yildizi can erdem malatya'ya iki gol atmis olabilir ama benim gozumde halen sifir. umarim yanilirim.

cumartesi ankara belediye maci var. onun detaylarini cuma aksami yazarim artik. o mac hakkinda yazilacak cok sey var.

12 Ocak 2009 Pazartesi

lego - only for adults







bu kadar yaratıcı değildik belki ama biz de legolardan dünyaları yapardık.

red bull



uc tane icince bana bile uykusuzlugun ne oldugunu unuttururdu.
eskidendi o gunler tabi, ders filan calisirdik. simdi strateji diye debeleniyoruz.

9 Ocak 2009 Cuma

Alka-Seltzer değil Alka-Pee

altay-gs #2



kupa maclarinda sik sik denk geliriz. kagit uzerinde favori olan takimin yuzde biri butceli, yetenekli, taraftarli klupler aslanlar gibi mucadele eder ve galip gelir. bugune kadar tuttugum takimin basina hic gelmemisti ki, o penalti kurtarisindan sonra "ulan acaba bugun o gun mu" dedim kendi kendime.

hafta basindan itibaren mac moduna girmemek icin kendi kendime telkinlerde bulundum. bugun oglen gsnin ataturk havalimaninda karsilanma goruntuleriyle karsilasana kadar. sensiz izmir hicbirsey pankarti hosgeldin diyordu gul sokakta, bostanlida, bayramyerinde buyuyen yalakalar, milyonlarca dolarlik ruhunu satmislara.

sehmuzun fuzesiyle one gectikten sonra, evde aykutun kariyerini bu macta bitirebilecegimizin naralarini atiyordum. gurbetci aykut'un mac sonrasi aciklamasi da o golun sans oldugu yonundeydi - zavalli herif. gurbetci aykutun kariyeri bitmedi belki ama yeni bir kalecinin kariyeri basladi. demiroren kalirsa gokhan'i besiktasa kakalariz biz seneye, nasilsa rustu de emekli olur. gokhan iki sene once kasimpasaya kaybettigimiz final macinda 17 yasinda kaledeydi, bugun de 19 yasinda.



iki nefeste biten sigaralarla feyyaz'in catenaccio'ya yeni bir bakis acisi getirdigi mac sayesinde penaltiya kadar geldik. sahadaki altay'in yas ortalamasi bir ara 22.5'tu. yenildikten sonra cok da kahrolmadim. olsa guzel olurdu diyebildim sadece.
mac hakkinda da cok yorum yazmayacagim, bizim eksikler hala ortada. luca toni can devre arasi kampinin degil ancak yazin cesmede sole mare'nin yildizi olur.

son soz: su zavalli istanbul takimlarini tutan, izmirde yasamaya hapsolmus, haysiyetsizlik derecesinde bu takimlara hayran insanlarin, gunun birinde izmirde azinlik olup, degil havalimanina gidip takimi karsilamak, evinin en yakinindaki kahveye gidip televizyondan maci izlemeye gozleri korksun.
ne kadar istanbullu varsa...

7 Ocak 2009 Çarşamba

5 Ocak 2009 Pazartesi

gecmis bir haftasonu



hayat, genis pencereden baktigimiz zaman bize mutsuzluklar bagislamaktan geri kalmayan bir zaman makinasi, cogu zaman hakkinda sovulmeyi hakeden bir canli turu, kafasina esince de bize sonsuz mutluluklari, asklari, huznu insanin icine huzur kaplatan her turlu duyguyu da atfeden bir tanri olmustur hepimize. farketmedigimiz cogu zamanlar ise seruveni devam ettirmek icin damarimizla, kafamizin ustunde yer alan bir cam sise icerisindeki hayatyapicilari vucudumuza tasimakta sadece arac rolu goren plastik bir kordon kadar, bizim kendimizi hicbir zaman hissedemedigimiz kadar gercektir.

hayattaki amaclarlimla araclarim arasinda baglanti kurmaya calisirken, kendimi izmirde bugune kadar sadece ya kabristana ya da ataturk'e maca giderken yolumun ustunde yer alan bir semti ararken buldum. uzerimdeki sonsuz sorumluluk duygusuyla ayagima galoslari gecirirken, 20x hizla bulundugum sehre ait gercekleri izledim gozlerimin onunde. on metrekarelik oda ancak 2 yasinda bir cocugun odasini kapladiginda sevimli olabilecek nevresimlerle doluydu. odanin ucunda son kontrolu 2006 yilinin ikinci yarisinda yapilmis bir tibbi makina, girisinde de dus kismi perde ile ayrilmis bir banyo vardi sadece. oradaki saatlerimiz kisitliydi, sonrasindaki guzergahimiz iki hafta oncesinde kendimi son derece yabanci hissettigim evdi. tabiki de bu yabanciliktan uzaklasmaya calisirken kendimi tekrar icinde bulmam bana yabanci gemledi. her zaman boyle olmamis miydi?
kacarken, tam gobegine dusmustuk arbedenin.

sabahina evde gevrek, boyozla, tulum peyniriyle yapilan kahvaltinin ardindan bir sigara yaktim. acaba kac kez bu evde sigara iciliyor diye kizmistim ya da sigara ictigimi ailemden saklarken kac kez bu evde kacamak sigara icmistim. gecmisimi dusunmeye basladim, bu sehirde, bu semtte, hatiralarima ait olan her kareyi. onceki gece 20x hizla izledigim filmi basa alip normal hizda izlemeye koyuldum.

....

kulagimda ipod'la cumartesi gununun en guzel saatleri olan 6-7 arasinda, yagmur altinda buyudugum sokaklarda gezerken, bir tarafim kulagimda yankilanan muzik esliginde hayallerimi ve onlarin kirikliklarini hissederken, diger yarim attigim her adimda cocuklugumun kalintilarini yaziyordu. kendi icimde bolunmus olmaktan rahatsiz degildim ve patlama anini beklemenin coskusuna kaptirarak yasadigim paradoksu bolmemeye karar verdim.
yagmur karsiyaka sokaklarinda siddetini arttirmisti...

sonuc beklenen bir vaziyette yasanabilecek en guzel olay tabikide gelen sonucun iyi olmasidir. hayati mevzularda bu sonucu yasamadigim icin irdelemem de zor oldu. yeniden dogmak, karsindakinin gozlerinde o isiltiyi yakalamak. farkli ve insani tekrar hayata baglayan duygular.

uc gunluk zelzele gocuk altindakilerin kurtarilmasiyla son bulmustu. yeni bir yil ve yeni bir yol gozukyordu tunelin ucunda. uc gun boyunca elimden dusurmeden bitirdigim bir kitap vardi. mario levi'den bir sehre gidememek. mazosistlik var kanimizda, istanbulda cantami hazirlarken yanima aldim, katalizor etkisi gorsun diye.

ama gene de bu odayi anlatmalisin. bu sehpa, bu kul tablasi, bu buyuk umutlarla yazilmis yazilar, bu her yerdeki kitaplari ve duvardaki saat...cunku gun geliyor, yasadigimiz, yasamayi hayal ettigimiz herseye karsin hep ayni yerde kaldigimizi goruyoruz.