29 Ocak 2009 Perşembe

25.ocak



ocak ayındaki neredeyse tüm entry'lerim sadece altay adına. başlıklara baktığımda bu ayın sıkıcılık katsayısını tekrar hatırlıyorum ve eskiden iki duble yudumlarken odamda keyifle yazdığım entry'leri, şu an olduğu gibi ofiste yazmak zorunda olmanın sıkıntısı kasvetli havanın yoğunluğunu arttırıyor.
daha farklı bir ocak ayı olabilirdi, daha önce gördüğüm yirmibeş tanesine benzemeyen bir ocak. yeni bir ülkenin yepyeni bir vatandaşı olabilir, bu uyanamama rutininden çıkıp sabahları yepyeni bir şehrin havasını solumak için hevesle yataktan kalkar, bitki örtüsünü tanımak için çaba sarfederdim. ipod'umda thievery corporation ve bookashade'den oluşan bir playlist bana eşlik ederdi, çok sıkıldığımda da tek doz everclear patlatır keyfim yerine gelirdi.
işte yanlış sapaktan girmişim. düz gitmeyip sağ yapacaktım. bugün ve yarın çok güzel günler olacaktı, dibine kadar içip, tükürüp gidecektim. hala her sabah kanyonun önündeki ışıklarda 96 saniye beklemek zorundayım karşıdan karşıya geçmek için, kulağımda the escapist ile.

Hiç yorum yok: