14 Şubat 2010 Pazar

bizon murat



asmalimescit’i cok severek eve cikmamin nedeni eski yapilarin yarattigi tarihi dokusu kadar burayi yuvasi bellemis insanlari ve gecmise dayanan hayatlarini merak edisimdir.

ilk samimiyet kurduklarim manav, tinerciler ve bezgin tayfasi oldu. kalan cevre sakinleriyle de merhabam var simdilik. aradigim ve icime sinen ilk hikaye ise iki hafta once patlak verdi.

kisin ilk karini atlatmis, pazartesinin yorgunlugunu sondurmek uzere eve dogru yol almistim ve on metre sonra kapisini acacagim apartman icin anahtarimi ariyordum cebimde. bana dogru gelen uzun boylu, sokakta yattigi belli ama yine de tanidik olan simayi secmeye calisirken yanimdan gecti.

pardon, sen gitarist misin dedi. olanca soguklugumla yok dedim. o zaman ressamsin dedi. tavrimi degistirmeden yok dedim

yanima gelip gozlerimin icine bakti. sende isik var, ben isiga gelirim yoldas diyince tanidim kim oldugunu. bildigin bizon murat’ti. siya siyabend’in cd’leri bunlar diye yillardir istiklal’i cinlatmis, sokagi evi kabul eden, herkesin crossing the bridge’ten hatirladigi o tok sesli adamdi.
kendimce yaziyorum demekle yetindim.

yaklasik bes dakika daha konusmaya devam ettikten sonra, musade istedim. sarildik, ben iki metre kalmis evimin yolunu tuttum, o da kendi tabiriyle beyoglu malikanesinin baska bir odasina gecereken dalga, dalga, dalga, dalgalarrrr… diyerek veda etti bana tam anlamiyla filmlerdeki gibi gecenin karanligina karisirken.

dun ve bugun de karsilastik. ayakustu lafladik. bugun aksam asagida adamin biri tinercinin uzerine yururken ortaya cikti bir anda super kahraman gibi. ikisini ayirdi ve hatirlayabildigim kadariyla sunlari soyledi

‘bu cocuklara zaten hayat vurmus, varolma cabasindalar. kalkip sen de ortada hicbirsey yokken bu cocuklara vurmaya kalkarsan ne olur dusunmuyorsun degil mi. bu cocuklar da bizim bir parcamiz, sizin gibiler inkar etse de…’ hem de karsisindaki adama kizmadan son derece saygili bir tonda.

onun gibi herseyi yakabilecek kadar, inandiklarim dogrultusunda yasayabilseydim bu hayati nasil olurdu diyorum kendi kendime bu adami tanidiktan sonra.

son sarkilari siya siyabend adresinde mevcut.

bizon murat’in asagidaki demeci de siya siyabend'in radikal gazetesindeki roportajindan alintidir.
"benim sokakta öğrendiğim tek şey; her şeyin değiştiği ve bu değişimin en çabuk sokaklarda fark edildiğidir. biz devrimci insanlarsak, anin devrimcisi olmamiz gerekiyor, kendimizi değiştirmeliyiz yani, içimizdeki nefreti, öfkeyi değiştirmeliyiz. bir de hiç fark etmez hangi yoldan gideceğin, yeter ki git o yoldan..."

1 yorum:

Karbonat dedi ki...

Yeter ki git o yoldan