27 Mart 2011 Pazar

bazen ne yaparsan yap, olmuyor bazen

cok kendi halinde bir cumaydi. olmasi gerektigi gibi aksamustunden oncesinde icilmeye baslanmisti. aksamki festivalin ruhuna burunmeye calisiyordum. zaten uzaginda degilim, cok kolay oldu moda girmem.

cuma aksami kaybedenler, ustune merdivenler, onun ustune daha cok kaybedenler, onun da ustune sevinc, kazananlar, kazanma hissi. tam da kazanamayanlar, kazinanlar, kasinanlar, kadinlar...

hayatim boyunca cep telefonumdaki cift haneli cevapsizlar cinleri tepeme cikartmistir. sanirim dokuzuncuyu farketmis olmaliyimki bir sonraki basamaga gecmedim. keyfi bilir dedim, yalniz kalmak istiyordur. diger hattan didim'den dakika ve skor aliyordum. onun da cani sikkindi. saatler gectikce sikintisinin yerini vahim bir tedirginlik aliyordu.

aksam sekize dogru ulastim izmir'e. cift haneli cevapsizlara ulasmadan telefon cevap vermisti bu kez.
"ellibes yasindayim, ben size ne yaptim?" cumlesiyle acildi telefon. ne ellibes sayisinin bu kadar buyuk bir rakam oldugunun farkina varmistim, ne de ben size ne yaptim cumlesi hic bu kadar agir gelmemisti oncesinde. verilmesi gereken cevaplarin hicbirisini vermedim. on dakikalik bir gunah cikartma seansiydi sadece. karsi taraftan duymaya asina oldugum o aglama ve serzenis giderek zirveden kopan bir kar topundan ciga donusuyordu. cigin karsisindaki ilk varlikla karsilastiginda gerceklesecek tepkimenin gucunu merak ediyordum sadece. on dakika boyunca konustu, agladi, zirladi, icini doktu. on dakikanin icerisine ellibes sene sigdirdi. on dakikanin sonunda o cigin karsisinda tek basima duruyordum ve saatte yuzlerce kilometre hizla bana geldigini hissediyordum. o ana kadar hep sustum, kuracagim cumlelerin hepsini kafamda kendime kurup, oznesini, yuklemini, tumlecini hepsini icimde gizledim. sonunda cig bana carpti. kendi icimde tek bir cumle kurdum:"bagirsakta suc, bagirmasak da!" -de ve -da'larin dogru yazilmasina paragraf icerisindelerse dikkat ederim. dogru yerde kullandim ikisini de. "tamam, nasil istersen" demekle yetindim. genelde oyle olur. nasil isterlerse, oyle olur iste.

ikinci arama didim'eydi. mikrofonlarimiz bir yere cevrildiginde kesin gol oldu, derdim eskiden radyoda mac dinlerken. evet guzel bir gol olmustu ve izmir'deki macin sonucu didim'i de etkileyecegi icin mikrofonlari didim'e cevirdik. izmir'deki sonuctan haber yoktu didim'dekinin. once anlattim. sonra neden diye sordum. "neden haftaici antrenmandaki performansi sahaya yansitmakta zorlaniyorsunuz?". basladi anlatmaya. yillar boyu anlatti. aradan gecen yillari anlatti. arada bir agir konustu, kendini hep sert bir vucudun yumusak karni olarak gosterdi. dinledim, ona da kuracagim cumleler vardi ve hepsini beynimde gizli ozneler, gizli yuklemler, gizli tumleclerle kendime kurdum. ben sustukca daha bir agirlasti muhabbet. tek derdim geriye donmemekti. akreple yelkovana, yeni cizilen haritalara ayip olmasin istiyordum. gidilen bu yeni yoldan geri donmek istemiyordum. otoban varken yan yolu neden kullanayimki? sirf manzara gorecegiz diye yolu uzatmanin ne manasi var. kaldiki manzara son derece ic yakan ve mutsuz bir tablodan ibaretse... nasil isterlerse oyle olsun istemedim bu kez...

iki telefon konusmasini da penceresiz mutfagimin bankosuna dayanarak yaptim. yaklasik bir saattir telefonla konusuyordum. bir kulagima telefondan karsi tarafin sesi geliyordu, diger kulagima kendi kendime kurdugum cumleleri fisildiyordum. ikisi de son derece basarili calisan bir devirdaim sistemiyle birinden girip, digerinden cikiyorlardi. ama ben arada ikisinin de beynimde yer edindiklerini kacirmistim. telefonu kapatmamla beraber mutfak bankosunun onune cokmem bir oldu. bir saat icerisinde iki cig altinda kalmis ve ikisiyle de carptistiktan sonra kalkabilmistim. sonra bir anda yikildim. hickirmaya basladim. nefesim kesildi. bogazim dugumlendi. agzim, beynim ve gozyaslarim sadece kufur uretebiliyorlardi. agzimdan cikan, mutfagin kalebodur kismina gozyaslarimla yaziliyordu. hasiktir lan diyordum ve hasiktir lan yaziyordum gozyaslarimla. o kadar. durduramiyordum. bitmeyecek sandim. ben arada aglarken acaba isteyerek mi agliyorum diye sorarim kendi kendime. oyle bir ruh hastaligim da var. bu sefer soramadim bile. hersey bittikten sonra sorabildim. lugatimda baska bir kufur kalmadiktan, goz pinarlarim kuruduktan sonra sorabildim anca. arasi kayip. cevap verecek vakit bulamadim. okuma azimlisi bir korun okuma cabasi icerisinde el yordamiyla onunde yazilanlara dokundugu gibi kalebodurlara dokundum. ellerim islandi. sirilsiklam olmustum.

kaydi geriye sarip, izledim, dinledim. sadece kendimden korktum. baska hic birseyden degil...

Hiç yorum yok: