13 Temmuz 2009 Pazartesi

yunanistan hatirasi


hurriyet pazar ekindeki "en iyi on" yazarlari gibi ukalalik yapmadan, ilk kez yurtdisina cikmanin verdigi ozgurluk katsayisiyla birkac cumle sadece atina-selanik hakkinda.

klasik bir ben ornegiyle, trenden 4 saat once alabildim 20 gunluk, tek giristen ibaret vizemi. ne gerek var aceleye. yunan treniyle gidip, istanbul treniyle donduk. korkulanin aksine yunan treni daha basariliydi. turk treni ise klasik yoresel karakteristik ozelliklerimiz olan el koymak, piskinlik, yuzsuzluk, pislik ve misafirperverlik gibi ozellikler uzerine dayaliydi.

omonia'da otobusten inince farkina varabildim yurtdisinda oldugumu. like a regular tourist diye tempo tutuyordu organizmami ayakta tutan her canli hucre. gercekten uzerine bastigim yerleri toprak diyerek gecmeyip tanimak istiyordum. bu kaldirimlarda kendine muhtesemlik sifatini bindiren gencleri, sizan evsizleri, opusen ciftleri, gec kalan yasamlari, hepsini tanimak istedim o anda.

rockwave 2009 bizi moby ile karsiladi. cok bayilmam ama sahne performanslarindan etkilenmedim degil. uzerine brian moloko goz kirpti. bu kez yeni sarkilara daha hakimdim. konserler bitip de yerel halk evlerine donerken duygulanmadim degil. konser alani bosaliyor, herkes kuculup beynimde yer buluyordu sanki. gizli bir kamera edasinda herkesi kaydetmek istedi beynim o sirada. bos kaset getirmedigimi farkettim. ertesi gun killers'i dinleyecegimin hayalini kurdum. turun amaci oydu. all these things that i've done diye haykirmak istiyordum tum dunyaya, sesim kisilana kadar. olmadi. yaz yagmuru, 3 saatlik doluya dondu. birseyi cok istersem olmaz diye dusunurum hep. o kadar cok istedimki tabiat ana girdi devreye. tanrilarin ulkesinde oldugumu unutmustum. onlarla kafa tutmaya gucum yetmezdi.

ares beni ayikmis, ulan bu herif yillarca bana barisi getirmeye calisti, suna bir kiyak yapayim demis olmali, yanimizda bir araba durdu ve tum tatilin cehresi degisti. iyilik öldü mu lan, sorusunun cevabi o üc kisidir. marietta, xara ve giwrgos.

agripoli'de gecen bir pazartesinin uzerine kutsal topraklara dogru yol alindi. atina evleriyle, tarihiyle, kozmopolitligiyle, sokaktaki portakal agaclariyla beni buyuledi. selanik ayni izmir. ulan her giden de ayni seyi soyluyor ama cidden ayni. caylayik mahallesi'nin de varligi ispatlandi, simdi dokumanlari bekliyorum. bir sonraki hedef o mahalleye yerlesip yetmis sene oncesini hissetmeye calismak. ex-mubadele hesabi.

bitmeyen bir hayat var, 24 saat insanlar sokakta. bu yuzden selanik tam benlik. bunun yaninda kizlari cok guzel, ortalikta erkek yok. cok milliyetciler, her dukkanda, bes evin birinde yunan bayragi asili. taksiler cok ucuz. turkce anliyorlar, bes kelime var bildikleri. fenerbahce, galatasaray, iyiyim, cok iyiyim, ver lan bi cigara.

sonuc donus. az geldi dort gun. tadi damakta cibezin, greek salad'in, kalamarin, frappe'nin. benim disinda emegi gecenler de var gitmemde. emegi gecmekten ziyade on ayak olan, elimden tutan. bir pecete kagidina yazili tarihlerle baslamisti macera, gecikmis bir blog postuyla son buldu.

1 yorum:

Ri dedi ki...

Bir yemekle başladı. Killers ol(a)mayınca hayatı sorgulamak kaçınılmazdı. Bir yolu kapatıp aynı saatlerde başka bir yol önüne sununca hayat hakkında garip düşüncelere girmemek kaçınılmazdı.
I just dreamed your dream for you.