13 Mart 2009 Cuma

bin huzunlu haz

once film hakkindaki klibi izledim. sarkisina hayran kaldim. o aralar arastirmaya basladim, kitaplarini aldim, gecenin en sikici anlarina karsi onun sayfalariyla ayik kaldim. kitabinin filme aktarilisini hayranlikla izledim. filmin sonundaki gercege ulasinca icim dugumlendi, salondaki herkes gibi ben de kalakaldim ve ayri bir tatta sarkiyi dinledim. yillarca beynimin neresinde hukum surup, kok saldiginin farkina varamadigim hislerimi, kafamda kurulan cumlecikleri bir kitap haline getirmis, o kitap da birileri tarafindan beyaz perdeye aktarilmisti. o kitabi ben yazmaliydim dedim, hayatta ilk kez bir varolusa kiskanclik besleyerek.



pazar gunu yurumekten yorulup d&r'da soluklanirken, roll'un arka kapaginda bir kez daha karsilastik.

kimi zaman sehrin karmasinda bogulur gibi oluyor bu ses, diye aciklamaya calistim ona; bir yerlere takilip kalir, bir seylerin altinda ezilir, iyice kisilir, hatta busbutun kaybolur gibi oluyor ama, ben isitiyorum...

ruzgar gibi mi, dedi.

ruzgar gibi, dedim.

basini sol omzuma yatirip egri egri bakti; bu ses senin icinden geliyor olmasin?

hayir, dedim.

H.A.T

Hiç yorum yok: