23 Haziran 2009 Salı

fotosuz #3

hayat'in ta kendisine yepyeni bir noktali virgul koyuyorum. basliyorum virgulun tepesinden dusunmeye. virgulun altindaki noktayi, ilk okul siralarinda defter arsinlayan bir cocuk kivaminda kursun kalemi bastira bastira isliyorum satirima. geriye donup de cumlelerimi okudugumda 'olmus' diyecegimi bilerek. virgulse her zamanki gibi, geride kalanlarin yarattigi simalari hatirlayabilelim diye. lisede target vocabulary okurken bircok kelime ogrenmistim, cogunu da unutmadim ama bunun anlami cok derin. turkce cogu zaman yetmiyor derdini anlatmaya ama ingilizce bazen tek kelimede sifreyi cozebiliyor.

guzel bir hafta gecirmistim, kendi icimde dengeyi bulabilmis, pes demistim yasananlara dudagimdaki kekremsi tebessumu silerek. ben ay olmustum, kimsenin son dordunumdeki koyulugu sorgulayamayacagi kadar, dunya ise benim etrafimda donen bir gezegen haline gelmisti. artik dunyayi tersine cevirmekten vazgecmis, oldugu gibi kabul etmistim. sadece macin sonunda formalari degistigimiz icin onun rolune burunmustum. kolaydi kabullenmek gercekleri. son dudugu cok once duymustum. nezaketten dolayi degisilen formalarin da hakkini vermek gerekir diye dusundum. teri sogutmamak lazımdı.

cok da ciddiye almamali
yaptiklarimiz rol icabi

cuma aksami karar verdim yaralari kasimaya. bu haftasonu uzaklasmaliydim yildizsiz, kararmayan sehirden. yeterince kapatmistim kendimi iki haftadir.dunyanin en guzel klibindeki gibi gerceklestirmek istedim acilimimi ama utopya ne yazikki hicbir zaman bizim hayatimizda bas rolu hakkini vererek oynayamadi. kalbimi desip onun bana anlatmasini istedim, atardamarlar kanima gider yapmadan dinlesenlerdi keske ona gelenleri, toplardamarlar da her onune geleni icime depolamasalardi. damarlarima da hukmedebilir miyim diye dusundum bir ara. cok degil, gercekten. dunyayi tersine cevirebilecegime inandigim yillar kadar uzun degil.

tok bir napariz karsiladi beni cumartesi baslangicinda. kac kisiyiz diye sordum, cevabi bildigimi sandim ama yanilmistim. +1 cikti tombaladan. fiko cesmeye ayak basmaya karar vermisti. sevineyim mi uzuleyim mi karar veremedim. fiko bu, kordelya bonbon olduk hafta sonunda.

denizin sogukluguna meydan okuyarak adim attim mavi derinliklere, iki kulac atsam bana yeterdi. acilip gelmek yeterliydi elektronlari atmak icin. hepsini kumlara gomdum. boy verdim, kumlarin dibine kafami gomerek. dedim ya cok degildi aradigim, iki kulac sadece. aya yorgi'nin seffafligina gommeye calistim birikimlerimi. sigmadi koskoca koyun derinliklerine boy verislerim, ilerledikce boynum suyun uzerinde seyretti. cam gobegi mavi bir seffafligi, elmasin cami kesisi gibi delip geçtim suyun tonlarinda, maviyi ve binlerce tonunu inkar ederek.

bir ara kollarimi 180 derece, bacaklarimi da 45 dereceyle acip bedenimi suyun uzerine biraktim. kulaklarimi, suyun kaldirma kuvvetine nefretle hayatin gerceklerini silmeye batirdim. kulaklarima kacan su kadar unutabilirim diye dusundum varoluslarimi. karaya adim attigimda cekic, ors ve uzengiye uygulanan hayatin baskisini topuklarim uzerinde sekerek atabilirim diye dusundum. hicbiri olmadi. iyike de olmadi. aya yorgi'nin uzerinde yassi taslar kaydiran insanlar misali, birikimlerimi kaydirdim avni'ye faik'e. hayat da demeyelim, gunlerin getirdigi yorgunlugumu aldilar omuzlarimdan. masaj yaptilar, beynimin kilcallarina. cakil taslari spa'da katalizor olarak kullaniyorsa, bizdeki katalizor durgun bir koy ve alkol olsun, ayarinda, iki de dost. en gerceginden.

gecesi makara kukara, asil hikaye oradan cikar ama ben yer alti edebiyatina eser vermeye basladim sanirim. guzel kareleri yeterince dile getiremiyorum. ama o geceye dair bombalar elimde, haftaici onu ayri yazacagim.

bugun tatilin son gunuydu.
dogaclamaydi.
damarlara cevap hakki birakmadan huzur pompaladim bu gece. istanbul'un en guzel manzarasi altinda, en guzel muhabbeti yapabilecek insanlarindan biriyle, en guzel pazartesisinde noktaladim tatilimi, guzel sifatini zamir olarak hak eden bir insanla. gonul isterdiki yengec donencesinde degil de oglak donencesinde yasayalim. bu gece saatin nasil gectigini farkedemememizin nedeni hossohbet realizmi degil de, donence surrealizmi olsaydi.

bu yazinin sarkisi son sardunyalar. surrealist kelimesini cumle icerisinde kullanabilen yegane insana gitsin.

sozlere gerek yok.

bi devir muhtesemdik...

3 yorum:

peja dedi ki...

esas olarak yazıya değil yazının şarkısına yorum yapmak istedim ama uygun kelime bulamadım

hiç dedi ki...

yap ulan yap
şarkıya ayrı, yazıya ayrı.

Unknown dedi ki...

bence şarkı yerine ulaşmıştır:)ve şarkı gerçekten güzeldir!