17 Şubat 2011 Perşembe

daltonların ilk firesi

16 yaşında bir kadeh rakı koydu önüne babası. kitaplara konu olacak bir rum evinin terasında, meşhur alsancak esintisinin gölgesinde. o günden sonra vedalaşmadı rakıyla. artık azalttı diyorlardı. günde bir 70'liğe düşürmüş. çok sessizdi, hiç konuşmazdı. belki en başından tepkisini koymuştu. çok yakışıklıydı o eski dar paçalı, kesik kollu fotograflarda. siz gidin, ben arkadan geliyorum der gibiydi her seferinde. kızı hande'yi kaptan çok severdi. kendi kızı gibi çoğu zaman, belki de ilk kez amca olduğu için. arada öyle oldugunu idda ederdi.

mustafa denizli'yle sıra arkadaşı, takım arkadaşı, hayat arkadaşı. denizli'nin galatasaray'a transferi için istanbul'a beraber gitmişler. görüşmeyi yapıp beraber dönmüşler. uçakta bir şişe viskiden sonra kemal zorlu almış ikisini. denizli gitmem diye tutturmuş, alsancak'ı bırakamam. tayyip tabiki de gazı vermiş. sonrasında zorlu döve döve denizli'yi yolluyor. tayyip, alsancak çukuruna hapsoluyor. çıkamıyor, çıkmak da istemiyor.

daltonların en büyüğüydü. ben onu gördüğümden daha çok gördüm daltonları. ama yine de sevmiştim. kaptan çok severdi. sonra araya eşler, evler, mülkler, ölümler girdi. iyice koptular.

dün huzursursuzlandı kaptan. gideyim artık, son kez göreyim dedi. gitti, görememiş.
klubün resmi sitesinde haber yapmışlar ölümünü. gurur verici.

Hiç yorum yok: