5 Eylül 2009 Cumartesi

yaralar derin

ipod'un değişmez şarkılarından biridir. duman'dan helal olsun, benim canlı performansımın da izlenmesi lazım. haşmet babaoğlu ise, 2002 yılında izmir hakkında yazdığı bir yazıdan sonra her sabah sektirmeden okunan bir yazardır benim için.

istanbul'da yazın son sıcak cumartesisi yaşanırken, ben klimanın çalışmadığı ofiste, terler içerisinde, arada bir kendimden geçerek, bana bişilmiş görevlerimi yerine getiriyorum. haşmet babaoğlu'nun bugünkü yazısı dudağımın kenarına kekremsi bir tebessüm yerleştiriyor, ulan diyerek cümleye başlıyorum, bu virgülden sonra kesiliyor içimdeki ses, gerek yok isyan etmelere... daha dün beraber bağırdığımız günlerin bizi nerelere getirdiğinden bahsettik kemalito'yla. insanların atamadığı çığlıktık kimi zaman biz... öyle bir özetlediki hayatlarımızı, ayrı bir post konusu olsun. selam olsun kinyas ile kayra'ya...



Ruhum terası aydınlatan mumların arasında bir hayalet gibi dolanıp sanki rüzgârıyla bir ikisini söndürüveriyor!
İçimden bağırmak geliyor; uzun masanın çevresindekilere bakıp "Yaralar deriiiin" diye bağırmak...
Mağrur ve tek bir rock çığlığı...
Duman'ın solisti Kaan gibi...
O sarsıcı şarkıları "Helal Olsun"daki gibi hani... "Yaralar derin, seneler kadar... açılın geri.." diye bağırmak...
Çünkü...
Kimisi görünürde kabuk bağlamış, kimisi hâlâ irinli...
Bazı insan sık sık gösteriyor, bazısı ölünceye kadar saklıyor.
Ama yaralar derin açılmış! Bu kesin!
Hayat da böyle bir şey işte! Tam da gerçeği bütün ağırlığıyla fark ettiğimizde bir bakıyoruz ki, keyifler gıcır, muhabbet güzel.
En iyisi, diyorum.
Terastaki karanlıktan faydalanıp ortalıktan kaybolayım...
Öyle yapıyorum.

Hiç yorum yok: