vucudu iltihap kaplamis, elleri nasir tutmustu. eski yakisikliligini yitirmeye baslamis, kilo vermis, rolleri ve kulahlari bir kez daha degis tokus yapmistik. yakinda formalari da degistirecektik. atmis yasina merdiven dayamis, hayatin kendisine cizdigi rotaya itiraz etmeden, yeni bir yolculuga kanat cirpma hazirligi icerisindeydi. kacarak terk ettigi izmire bir kez daha donmek istemedigini anlatti dort gun boyunca. dinledim.
hakliydi, haksizdi, haksizdim. uc farkli tekil kullaniciyla cekilmis hakli olup olmama halleri. onlar mutluydular.
benimse vucudumda biraz daha yaralar cikmisti, kucuklukten suregelen tirnak yeme aliskanligim devam ediyordu, yasamsal bir zorunluluk olan yemek yeme aliskanligimi da inceden kaybediyordum. pek bir degisiklik yoktu acikcasi. onun kacarak terk ettigi izmir'in uzerine, ben de kacarken demir attigim istanbul'dan bahsettim.
dinledi. anlattim. dinledi.
birbirinin iki kati olan hayatsal periyodlar o kadar cok benzerlik gosteriyorduki, beni asil korkutan da bu.
anlatirken farkina vardim, hayatta herseyi ardina kadar konusabildigim tek insandi. sunum yaparken nelere dikkat ettigimle basladim, etiler-kanyon hattinda yururken dinledigim sarkilarla devam ettim, altay ile tavan yaptik, kadinlardan bahsederken anlamsiz ifadelere burunduk, arkadaslarimdan bahsederken birkaci disindakiler hakkinda olanlari dinlemis olmak icin dinledi, kalbinde nasilsa oyledir dedim o ne demek demedi.
ben dort ya da bes yaslarindayken pazar sabahlari kahvaltidan sonra pazara giderdik. pazardan iki uc torba amasya elmasi alir, kolumuza takar, dolmusla hayvanat bahcesine giderdik. bir torbanin icinde iki uc kucuk elma olurdu onlari ben tasirdim, kalanlari o. maksat benim de erkek oldugumu hissettirmesiymis biz de cocuguz ya yiyoruz o zamanlar. hayvanat bahcesinde o kecileri eliyle yedirirken, ben elmalari uzaktan atmayi tercih ederdim korkudan.
dort gun boyunca yillari eritirken benzer hikayelerle gozleri ve kadehleri doldurduk. kopukluklarimizin ve baglarimizin kuvvetliligi tezati uzerine kafa yorarken neden aradik hayata dair. ask cikti sandigin icerisinden. ben askla buyumustum, anne ya da baba sevgisi degil, nukleer bir ask ile. tek cocuk olmanin simarikligini askin gercegiyle mayalandigim icin hissetmedim. buyudugum askin kat sayisi yuzunden mutluluk kat sayim dusuk oldu. onlar tepkimeye girmislerdi ben etki gormeden cikmisttim. sonrasinda dogal seleksiyona ugrayip bu sekli aldim, aldik, aldi. ucuncu cogul cekiminin hakkini veremiyoruz artik hicbirimiz ama onlar hep bizim gizli oznemiz.
en guzeliyse hala konusabiliyoruz. hayat kimi nereye gotururse gotursun, hangi cati altinda tek basina yeni gune baslatirsa baslatsin, kaldigimiz yerden askla devam ediyoruz konusmaya, yasamaya. yasanilmasi gereken gerceklerdi hepsi, insanlik kilifinin icini doldurmakla mukellif gercekler. gerecekten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder