26 Nisan 2009 Pazar

off to istanbul

gectigimiz carsambayi dusunuyorum.
co-pack'ler, roll-on'lar, valu share'ler, volume share'ler, penetrasyonlar.. marketing goygoy'lari. isteksizlik tum bedenini sarsa da maskeyi takmak zorundasin egolar savasinin yasandigi plazalar gezegeninde. ben de oyle yaptim ve saatlerin erimesi icin tum zeka piriltilarimi suslu cumlelerle masaya doktum, aksamina yasayacagim huzurlu bir yemegin ve ertesi sabah izmire gidecegimin hayalini kurdum.

ne o yemegi yiyebildim, ne de izmire sabah gidebildim.
zaten misafir umdugunu degil buldugunu yermis.

klasik bir ogan caylayik ornegi. bir kez daha kacirilan sabah 7 ucagi.
bu dorduncu oldu. ogan caylayik took what is your favorite hobby quiz and the result is missing flights.



havastan indikten sonra basladi hikaye;
karsiyaka'min kaldirimlari hosgeldin muhtesem dediler, parcali bulutlar ardinda saklanan gunesin onlari isitmamasindan duyduklari sikinitiyi dile getirmeyi ihmal etmeyerek, bak ipneye dedim benim cantada sadece bi tane uzun kollu var.

sultanla sessiz baslayan bir kahvaltidan sonra solugu ablasinda aldim. hayatta kalan son gunlerini bekliyor gittigim o evdekiler. beklerken de kalan gunleri birbirlerine zindan etmekten cekinmiyorlar, son elli senenin duygusal envanterinin hesabini goruyorlar buyuk defterde. o defterlerde isim yok benim.

kendi dunyama dondum carsamba aksamiyla birlikte.
izmirde aradigim, istanbulda kactigim hayati solumaya koyuldum, isin kotu yani hala kulagimda untitled playlist'indeki uc sarki caliyordu ve ben bunlari istanbulda'da dinliyordum. duzensizlik icinde bir duzen.

izmir havasini persembe aksamiyla hissettirmeye basladi valide sultanla raki sofrasina oturmamizla birlikte bostanli'da. sessiz baslayan gunduzun sonunda bu kez ayni cikmaza, tartismaya girmeden rakilarimizdan tatli tatli son yudumlarimizi aliyorduk. atif abi tesekkur etti bizleri agirladigi icin, eyvallah babacim dedim bana verdigi son dubleye cok icten bir sekilde tesekkurlerimi iletmek icin.
sonrasi pokere donduk. o masada gec baslayan poker kariyerimi birakmistim, bundan sonra masalar bizim.

cumasini, cumartesisini detayli anlatmaya gerek yok. manisa yolunda ciceklikoy'de raki, uzerine bostanli, ertesi gun tepekahve'de kahvalti, yildizburnu'nda bira ve uzerine alacati diyecegim, okuyanlarin kufurlerini duymaya ihtiyacim yok.

ama cumartesi aksami bostanli'da avni'yle parkta bira cigdem diyecegim ustune basa basa. yillar sonra, sanki her cumartesi aksamini eglenmek, disari cikmak zorundaymisim gibi yasamadan, izmirde yasarken hatirladigim son cumartesilerde oldugu gibi sanki ertesi gun dersane varmis da erken yatmak, cok icmemek gerekiyormus gibi yasadim. 200 gram cigdem ve birer birayla iki saat gecirip, hayata, hayallere, icinde bulundugumuz durumlara dair kafa yorup, dinlendik. dinlenirken laf lafi acti, yorulduk. cozemedigimiz problemlerin cevaplarina yanit anahtarindan hicbir zaman bakmadigimiz icin, bilemediklerimizi bos birakmaya karar verdik. uc yanlis bir dogruyu goturdugunden degil, gordugumuz her yanlis bizden birseyler goturdugunden.


bu guzelim dort gunun sonunda hediyeyi haketmistim.
uc sene once hayatimdan cok sey goturen kekeme sakaryalilardan ocumuzu aldik. bir topluluk nasil tanga diyemez ve ta-tanga diyip kendi tribunune bu ismi koyabilir.
ayrilsak da mutluluk dileriz size zavallilar. son golden sonra o duvarin uzerinde dusmeden nasil kalabildigimi hala hatirlamiyorum. gozlerimin onunde ankara, kayseri, antalya nerede olacaksa, oraya gidecegim playoff finallerine katilmamizi saglayan golu atan erdal'in gozyaslarini gormek son derece anlamli. o maymun yasin, isa'yi da alsin gitsin bu takimdan. tireli henry'mis. digeri de mekkeli isa mi?

to cut short;
yarin sabah istanbul'a geri donuyorum. ayni ev, ayni ofis, ayni insanlar beni bekliyor. ayni zaman araliklarinda sigara icip, ayni saatte uyanip, ayni saatte uyuyup, ayni pis havayi soluyacagim. cok ozlediklerim de var. alp soyle bir laf etmisti gunun birinde. buralardan uzaklasmak guzel gelebilir, dusunmek icin firsatin olur ve dusunursun ama unutma geri geldiginde birseylerin degismesini istiyorsan sen degiserek gelmelisin cunku etrafindaki hersey ayni kalacak.



ayni geliyorum ben, pazartesi aksami evde ne konustuysak, o halimle geliyorum. ayni sarkilari dinlemis, ayni sarkilarda, ayni hislere kapilmis, hayati ve aklindakileri dort gunlugune izmir denen orospuyla aldatmis bicimde geliyorum. yarin gun icerisinde neler hissedecegimi, aksaminda kendime baska bir kopeklikte kacis noktasi arayacagimi bilerek.

bu post'un sarkisi ne mi?

sahin kusa
kuzgun lese
ben degil bu dunya fahise...

2 yorum:

Unknown dedi ki...

lise donemlerindeydik sanirim, cigdem fakat farkli olarak gazoz vardi ellerimizde. Konustugumuz seyler arasinda hep vardi altay ve ksk. Simdi artik buyumus birer adam olarak hayallerimiz, konustuklarimiz cok degisse bile degismeyen sey hayati neler yasasak da, uzerimize gelseler de konusabilmek, birbirimizi anlayabilmek. hayattan zaman daha nice zamanlar calmak icin, yapacagin programi bekliyorum.

peja dedi ki...

lise dönemlerindeydik sanırım, çiğdem fakat farklı olarak şarap vardı ellerimizde 5er tane. Konuştuğumuz şeyler arasında hep bu boktan hayatlarımızın ne zaman rayına oturacağı vardı, belki hala aynı şeyleri konuşuruz sevdiğimiz semtin parklarında aynı zaman aralığında bulunsak...
Not: Avnicim kusura bakma yorumundan çok çaldım:))