9 Eylül 2008 Salı

yagmur


Meteor yagmurlari kadar utopik, muson yagmurlarinda dusen damlalarin bile yarattiklari nemden nefret ettigi kadar boguk, bildigimiz yagmurlar kadar toprak kokusuna hasretle yagan gur bir iklim hakimdi gokhanin hayatinda o gunlerde.. bitki ortusu ise her zamanki gibi bozkir… belki makiydi eteklerinde kokunu salmis canlilarin toplu adi, yillarca canli kalacaklardi ancak o hep tatsiz, tuzsuz, sari tonlarindaki bozkiri yakistirmak istedi kendisine..

Etrafina baktiginda gordugu her iris, retina kardesliginde cakan simsekleri farkederken, kulagina fisildanan gok gurlemelerini ayirt etmeye calisiyordu… her iki duyu organina da ayri ayri hukmetmeyi basarirken, kendi disinda gelisenlere yetisemiyordu…

Yagmur git gide siddetini arttiriyordu… bir son bahar gecesi sirilsiklam olmasini anlayabiliyordu ancak kulaginda yankilanan, onu sagirliga goturen gurlemelere ve yankilara daha fazla karsi koyabilecegini sanmiyordu..

Adimlarini metro istasyonuna dogru hizlandiran gokhan, el yordamiyla cebindeki ipodunu bulmaya calisiyordu… yere dusen damlalarin uzerindekilerden ibaret oldugunu fark ettiginde coktan giseden gecmisti bile… yuzunde kekremsi bir tebessum olustu… bir an olsun bu yagmur altinda mahsur kalan evsizleri dusundu, uzulur gibi oldu... onlarin duyu organlarinin coktan koreldigini farkedip beyaz kulakliklariyla olan ensest iliskinin kollarina saliverdi kendini…



Hiç yorum yok: