5 Ocak 2009 Pazartesi
gecmis bir haftasonu
hayat, genis pencereden baktigimiz zaman bize mutsuzluklar bagislamaktan geri kalmayan bir zaman makinasi, cogu zaman hakkinda sovulmeyi hakeden bir canli turu, kafasina esince de bize sonsuz mutluluklari, asklari, huznu insanin icine huzur kaplatan her turlu duyguyu da atfeden bir tanri olmustur hepimize. farketmedigimiz cogu zamanlar ise seruveni devam ettirmek icin damarimizla, kafamizin ustunde yer alan bir cam sise icerisindeki hayatyapicilari vucudumuza tasimakta sadece arac rolu goren plastik bir kordon kadar, bizim kendimizi hicbir zaman hissedemedigimiz kadar gercektir.
hayattaki amaclarlimla araclarim arasinda baglanti kurmaya calisirken, kendimi izmirde bugune kadar sadece ya kabristana ya da ataturk'e maca giderken yolumun ustunde yer alan bir semti ararken buldum. uzerimdeki sonsuz sorumluluk duygusuyla ayagima galoslari gecirirken, 20x hizla bulundugum sehre ait gercekleri izledim gozlerimin onunde. on metrekarelik oda ancak 2 yasinda bir cocugun odasini kapladiginda sevimli olabilecek nevresimlerle doluydu. odanin ucunda son kontrolu 2006 yilinin ikinci yarisinda yapilmis bir tibbi makina, girisinde de dus kismi perde ile ayrilmis bir banyo vardi sadece. oradaki saatlerimiz kisitliydi, sonrasindaki guzergahimiz iki hafta oncesinde kendimi son derece yabanci hissettigim evdi. tabiki de bu yabanciliktan uzaklasmaya calisirken kendimi tekrar icinde bulmam bana yabanci gemledi. her zaman boyle olmamis miydi?
kacarken, tam gobegine dusmustuk arbedenin.
sabahina evde gevrek, boyozla, tulum peyniriyle yapilan kahvaltinin ardindan bir sigara yaktim. acaba kac kez bu evde sigara iciliyor diye kizmistim ya da sigara ictigimi ailemden saklarken kac kez bu evde kacamak sigara icmistim. gecmisimi dusunmeye basladim, bu sehirde, bu semtte, hatiralarima ait olan her kareyi. onceki gece 20x hizla izledigim filmi basa alip normal hizda izlemeye koyuldum.
....
kulagimda ipod'la cumartesi gununun en guzel saatleri olan 6-7 arasinda, yagmur altinda buyudugum sokaklarda gezerken, bir tarafim kulagimda yankilanan muzik esliginde hayallerimi ve onlarin kirikliklarini hissederken, diger yarim attigim her adimda cocuklugumun kalintilarini yaziyordu. kendi icimde bolunmus olmaktan rahatsiz degildim ve patlama anini beklemenin coskusuna kaptirarak yasadigim paradoksu bolmemeye karar verdim.
yagmur karsiyaka sokaklarinda siddetini arttirmisti...
sonuc beklenen bir vaziyette yasanabilecek en guzel olay tabikide gelen sonucun iyi olmasidir. hayati mevzularda bu sonucu yasamadigim icin irdelemem de zor oldu. yeniden dogmak, karsindakinin gozlerinde o isiltiyi yakalamak. farkli ve insani tekrar hayata baglayan duygular.
uc gunluk zelzele gocuk altindakilerin kurtarilmasiyla son bulmustu. yeni bir yil ve yeni bir yol gozukyordu tunelin ucunda. uc gun boyunca elimden dusurmeden bitirdigim bir kitap vardi. mario levi'den bir sehre gidememek. mazosistlik var kanimizda, istanbulda cantami hazirlarken yanima aldim, katalizor etkisi gorsun diye.
ama gene de bu odayi anlatmalisin. bu sehpa, bu kul tablasi, bu buyuk umutlarla yazilmis yazilar, bu her yerdeki kitaplari ve duvardaki saat...cunku gun geliyor, yasadigimiz, yasamayi hayal ettigimiz herseye karsin hep ayni yerde kaldigimizi goruyoruz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
banada bu cocugun ictiginden.duble olsun:)
http://fizy.org/d4flnUDpCBkhoI
dinleme vakti gibi=)
o kadar iyi geldiki..
victor eredel-paper boats eries /one of the best rain photographers
http://www.behance.net/Gallery/Paper-Boats/112223
Yorum Gönder