13 Aralık 2008 Cumartesi

hic'in labirenti





hayat kimi zaman eglenceli, kimi zaman dikenli, kimi zaman melankoli, her zaman aklinda soru isaretleri birakacak kadar acimasiz. acilip, kapanan kapilar silsilesinde odalardan odalara salinirken labirentten cikis yolunu aramakla geciyor hayat. her oda ayna kapli, kendini gorup korkabilirsin, kendine saldirip geri tepebilirsin. sadece sen varsin, cikis yolunu bulana kadar da bu surunceme devam edecek. cikisi buldugunda ise zaten hayat bitecek.

yarin sabah bu evi bir kez daha terkediyorum. tekrar gelecegim gunler olacak, daha uzun kalacagim, gecerken ugrayacagim gunler. ama yarin sabah yarim cikiyor olacagim bu evden. aynanin karsisinda kalakalmis kendimi izlemeyi tercih ediyorum bu sefer. sinir uclarindan kopmus olan haykirislar eslik ediyor bana. dort duvar icerisinde yerden duvardan sekip yanimdan geciyor yuzlercesi durmadan ve yine ayni paradoksa girdigimi hissediyorum. yarinlarimi, dun geceyi, 1464 numarali sokagi, eski bir rum evini, parcalanmis cocuklugumu, sevdigim sarkilari, gun asiri yenilenen gelecek hayallerimi, besinci kattaki bir evin balkonunda gecirilen mutlu yaz aksamlarini, somut gercekleri goruyorum aynada yansiyan tek parca goruntumde. bu odada kalmak istiyorum sonsuza dek. yarin sabah yeni bir kapiyi acmadan, labirentten cikamadan, sonrasini dusunmeden, duvarlardan seken haykirislarin tinisinda kaybetmek istiyorum aklimi.

Hiç yorum yok: