8 Mayıs 2011 Pazar

annenin günü

bu gün de herhangi özel bir gün gibiydi.
insanların saygı ve sevgi amaçlı, günün anlam ve önemine ait insanlara misafirlige gittigi, hediyeler aldığı, mutluluklarını doyasıya paylaşabildigi benim ise yine yalnız geçirip, keşke öyle degil de böyle olabilseymiş zamanında bugünü daha farklı değerlendirebilirdim dedigim bir gündü.

hali hazırda bu hafta yeterince yalnızlık, farklı olmak, herkesin sustuguna çığlık atmak nedir, bunun bedelleri ne kadar ileri gidebilir yaşamışken bugün sabah yine kendi kendine geri sarıyordu film. bozuk bir film. çok sevdiğim için daha önce defalarca izledigim bir film.

çevremde sıfat verebildigim insanlarla aynı duyguları paylaşıyorum hayata dair. çember çok daraldı artık. halen çapımız 2r'den ibaret ama r'nin ne anlama geldiğini bir ben, bir sen, bir de o masadakiler bilebiliyor. r kimi zaman kaçış oluyor, kimi zaman huzur, kimi zaman sıkıntı ama her zaman altında bir kadeh, bir şişe ve gerçek bir muhabbet yatıyor. zaten halen buralarda kalabilmemize destek olan da bu r'nin alfabenin sonlarına yakın bir harf olması. sıra daha ona gelmedi.

filmin bugüne dair olan kısmı daha çok başlara ait. sonrasında bugünü tekrarlayamadık. kopmalar yaşadık. senaryo güzeldi ama sahneyi iyi çekemedik biz. rol yeteneğimiz yoktu, oldugumuz gibiydik. herkesin biçtiği rolü kendi karakterlerimizin getirdikleri ve özellikle götürdüklerinden ötürü iyi oynayamadık. zaten eskiden biz vardı, birinci çoğul şahıs. biz onu, üç tane tekil şahıs karşılığında bozdurduk. sonra bizlik krediler çektik eksikliğini hissettiğimiz için ama geri ödemekte zorlanıyoruz.

bir kahvaltı hazırlanıyordu o zamanlar evin birinde. pazar sabahı. her pazar ayrı ama mayısın ikinci pazarı daha ayrı olanlardan bir tanesi. boyozlar ayrı çıtır, gevrekler aynı mayalı, izmir'in baharı ayrı güneşli. ben yumurtanın sarısını ayırıyordum o zamanlar, sevmezdim. mutfak tarafındaki tatlı telaşı romantik radyonun yabancı, romantik şarkıları beslerdi. sonra romantik radyoyu da satın aldılar. onun da frekansını 95.2'den 101.0'a taşıdılar. biz dağılmıştık, o da satılmıştı.

her zaman ağlamaklı olan o kadın sesi, mayısın o ikinci pazarında ayrı bir hevesle çağırırdı bizi bahçeye doğru. bilirdi nasıl şımartılacağını her kadın gibi o gün. kahvaltı hazır! aslında hazır olan kahvaltı değildi. hazır olan senede üç bilemedin beş günde masaya serilen biz'in bütünlüğüydü. mayısın ikinci pazartesisi ya da üçüncü pazarında ben çok iyi bilirdim o masada birinin eksik olacağını.

sonrasında garip bir şekilde ilk ben ayrıldım o masadan. o güne kadar izlediğim filmin bende yarattığı yarı suskunluk, yarı sivrilik karşılığında istanbul'un yolunu tutuyordum. biz'i üçüncü tekil şahıs olarak bozduran ben oldum. sonrasında mayıs'ın her ikinci pazarında ya telefonla konuk oldum o masaya ya bir çiçek gönderdim yerime ya da hiç o masaya ait olmayan biri gibi davrandım. ne uzaldım ne kısaldım bu yokluklardan ötürü ama bir yerden sonra hüzün pompalamaya başladı kalbim, mayısın ikinci pazar sabahlarında.

bu sabah da öyle oldu. evde yalnız kaldıktan sonra bir sigara yaktım. içeride uyuyan erasmus'a bir kahvaltı hazırlayayım dedim. taze ekmek, gazete ve gevrek almak için dışarı çıktım. bizim hüzünler masturbasyona dönüyor bir yerden sonra. bir telefon valide sultan'a, aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. bir telefon aziz peder'e, oglenin birinde rakıya oturmuş. hayat ona güzel. fırına giriyorum. radyoda bir sezen aksu şarkısı çalıyor. bir yerlerden anımsıyorum bu şarkıyı. sonra gözümün önüne meşhur no-frost buzdolabılımız ve üzerinde valide sultanın el yazısıyla ben istanbul'a giderken yazdığı o not geliyor.

Bölünür sancıyla uykular
Sığınak değil en kuytular
Gökte ay on dört ben dolunay
Son hatıranı sinene say
Bu kadarına razıyım yar

bir kez daha elim telefona gidiyor. ellerimle birlikte dudaklarım da titriyor o tonlamayı duyunca. seni sevdim ben aslında ama yeni yeni keşfediyorum sevmek neymiş, o yüzden çok hissetiremediysem özür dilerim diyorum.

o yine kırılgan ses tonu baş gösteriyor telefonun diğer ucunda. dinliyorum. tek bir cümle çıkıyor ağzımdan. çok zor be anne!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Hem de çok zor.. Yalnızlığımızın, paylaşamayaşımızın bedelini yine tek başına ödeyen bizler için çok zor..
CerenDmn