15 Aralık 2010 Çarşamba

Ölümsüz'dü Fantom

Servisteyim. Saat 6’ya yaklaşıyor.
Günlerdir içinde olduğum ruhsal travmadan bahsetmeyecegim. Zaten boyle birşey için serviste bilgisayarı da açmam. Derdim başka...
Normal kafa yapımdayken herşeyi sorgulayan, gerçekliğin ardındaki mutsuzluğa kanat çırpan beynim bu aralar anormal bir kafa yapısında olmasından ötürü daha beter sorguluyor. Sene sonu envanter hesabı yapıyorum. kayıp>kazanç.

Mesaj, servis hareket edip de inceden hızlanmaya başladığında geldi. Aziz Peder yazıyordu. Sabah mesaj atmıştı, sitem dolu. Sinirlenmiştim. Normal frekansta konuşmalarımızın üç günde bir oldugunu düşünürsek, elli sekiz yaşında bir adamdan aynı gün içerisinde ikinci kez mesaj almak beni şaşırtmıştı. Oglenki konuşmamıza istinaden duygusallaştı herhalde dedim. Mesajı açtım. “Fantomu kaybettik başımız saolsun”.

Fantom’u kaybetmek.
Ölümsüz Fantom. Babamın en yakın arkadaşı; “Bu pezevenklerin hepsi yalan, bir tek o gerçek.” dediği adam. Çocukluktaki arkadaşı, gençliğinde damarında zaptedemediği kanı, tribündeki yegane duvarı, olgun olunmaya çalışılan dönemlerdeki sırdaşı. Yaşlılıkta geriye dönüp, geçmişi ince de olsa bir tebessümle anabildigi tek dostu. Kimi zaman herşeyi. Alsancak çukurunda ayakta kalmayı başarabilmiş yegane insan. Hayatı her daim yaşamayı bilmiş, hala şahsına münhasır o gür kahkahasını eksik etmeyen, hayattan çalmayı kendine iş edinmiş modern zaman Robin Hood’u. Yaşamı boyunca şeytana sadece pabucunu ters giydirmemiş, şeytana kendisinin tanrı olduğuna inandırmış adam. Fantom lakabını ölümsüzlüğünden ötürü hak eden ve dolayısıyla sevmeyeni, düşmanı da çok olan adam.

Benim için yeri apayrıdır. İlk sigarayı beraber içmiştik. “Bunlar cankuş olmuş lan” demişti hakkı abi’ye, babamla beni gösterip. “Altay yırtar, Genç Altay parçalar”ı dillere pelesenk eden adam. Arada sırada canım sıkıldığında arayıp hatrını sorup, beş dakikadan ibaret konuşmamızda keyfimi yerine getirirken, her daim dogru mesajı verebilen adam. 4 Şubat 2009’da Altay logolu pastamın fotografını çekip, MMS olarak sadece ona gönderebilecek kadar çok sevdigim adam. Babamın Fantom’u... Benim Pika’m, Peja’m...

Şimdi öldü o adam.
O korkulan “ölüm” kelimesi ancak bir insana bu kadar yakışabilir. Vefat etti ya da kaybettik kelimelerini kullanmak onun elli yedi boyunca hüküm sürdüğü bu topraklarda karşılaştığı her canlıya ihanet demektir. Fantom’a yakışmaz. O gözlerin içerisindeki yaşama hırsına tanıklık etseydiniz bunu anlardınız. Ölüm kelimesinin o soğuk, korku dolu, buğulu, gizli, insanı top böcegi gibi içine çeken havası, onun adının önüne ya da arkasına eklendiğinde aciz kalıyor. Fantom'un kudreti ölümün gerçekliğini de kaybettiriyor. Kaybettik ya da vefat etti gibi kelimeler az gelir. Yetmez. Sanki iki gün sonra geri gelecekmiş hissi yaratır çünkü bilirsinki o ölemez. Ama öyle değil. Gitti işte. Siktirdi gitti bu dünyadan. İki kez yeniledigi damarları bile ayak uyduramadı ona. Onlar da yenik düştü, bu dünyada herkesin ona karşı yenik düştüğü gibi. Ölümsüz Fantom, kendi ölümünü de kendi çağırdı.

Şimdi ben hala servisteyim.
Daha köprüye bile ulaşamadık. Kulağımda kulaklık laptop’a gömülmüş bunları yazıyorum. Neresinden baksan serviste onbes kişiyiz. Bunların hepsi evlerine gidip, yemeklerini yiyip, dizilerini izleyip, yarın tekrar ofislerine gelecekler. Ben de öyle. Ve sorun da burada başlıyor zaten.

Ama sistemin karşısında durursan... dünyayı değiştiremesen de dünyanın seni değiştirmesine izin vermezsen, ölümsüzce yaşarsan... Bugün onbes kişilik bir toplulukta tek kişi seni düşünür ama kalbiyle hissederek düşünür. Bu servisteki onbes kişinin aynı anda sevebilecegi tipte de insan olunabilir. Sıradan, sessiz, etliye sütlüye karışmayan ama gün gelir hatırlamazlar bile adını. Bu serviste benim dışımda kalan ondört kişinin adını bilmedigim gibi.

Fiko, Oflu, Turgut, Fero gibi niceleri geldi geçti. Bende izler bıraktı. Aslında sadece bende değl hayatın kendisinde izler bıraktı bu insanlar. Süper kahraman değillerdi, dünyanın en iyi insanları ya da en başarılı insanları da değillerdi ama hepsi kendi yolundaydı. Kendi yolları vardı bu adamların. Bundan sonra Kaptan, Neco ve digerleri de gidecek. Onlar da kendi yollarında, kendi yordamlarınca gececekler bu gösteriden.

Ne olursa olsun geride hep birileri kalacak. Ben gitsem de geride birileri kalacak. Kalan sağlar bizim olsa da, o yerler asla dolmayacak ve aynı yollardan kimse geçemeyecek. Kalbe giden o apayrı yollardan.



Soldan Sağa: Fantom, Pepe Hakkı, Kaptan, Hiç..

Hiç yorum yok: