Uc dort ayda bir uc dort gunlugune izmir’e geliyorum ve
Alsancak’ta takiliyorum. Bugun de bir haftalik yolculugumun sonundayim. Buraya
her geldigimde insanlarin en samimi, en durust ve en gercek halleriyle
yuzlesiyorum. Eylem olarak yuzlesmeyi tercih ediyorum cunku geri kalan uc yuz
elli kusur gunde karsilastigim insanlarin hayatlarini gerceklestirmek uzerine olan
davranislari dolambaclarla dolu. Alsancak’a her gelisimde kendim oldugumu
hatirliyor, kendi karakterimin farkli yaslarda ve farkli cinsiyetlerdeki
halleriyle karsilasiyorum, muhabbet ediyorum, iciyorum, yaziyorum ve ciziyorum.
Benim bicak sirti hayatimin tersi de var, o da Alsancak’ta kok salmak. Adami
yoran, o asburger sincapi gibi oldugun yerde donduren. Ama cogu kisinin
unuttugu ya da icindeyken gormedigi bir gercek var. Alsancak, herkese istedigi
kadar geri donme sansi vermistir. Sifirdan baslanabilecek en guzel yerdir
Alsancak. Greenwich’i sifir olarak kabul edenler Alsancak’in yutan
elemanliginin asla farkina varamamistir. Ayni sekilde bircok kez sifirdan baslanan
yer de Alsancak’tir cunku buradaki yasanmisliklar, kurulan iliskiler hep
eskidir ve kimse eskiye ihanet edecek pustluklar yapmaz. Yapanin cezasi aninda
kesilir. Bu yuzden Alsancak, tozunu yutanin hafizasindaki en saf haliyle yer
alir. O yuzden de kimileri icin dunyanin merkezi, milad, baslangic noktasi ya
da yokluklarin anavatanidir. Alsancak bir semtten fazlasi, bir varolus
bicimidir. Her seferinde yeniden dogmanizi saglayan.
1 yorum:
Abi sen hep yaz ya, ne olursa olsun yaz.
Yorum Gönder