104.hafta.
Iki sene gecti londra’ya yerlesmemin uzerinden. Her buyuyen insan
gibi ben de yasadiklarima ve hissettiklerime istinaden degisimler ve gelismeler
gosterdim, gosteriyorum, gosterecegim. En ogrendigim sey, bundan sonra hayatimi
kuracagim sekli secerken benim icin en degerli varlik olan dostlarimi daha
yakinimda tutacagimdir. Bundan seneler once su an bosaltilmakta olan asmali mescit’teki
jurnal sokak’ta yer alan bes numarali apartmanin alti numarali dairesinin
kalorifer peteklerinin birinin ustune cikip ahaliye seslenirken “benim allahim dostlarim”
demistim. Hic unutmam. Hic unutmadim, hic unutmayacagim.
Bu esit miktarda isyan ve sevgi dolu cumlenin icerisinde yer
alan gerceklik, gecirdigim bu iki sene icerisinde bana kimi zaman umut, cogu
zaman da izdirap verdi. Salcaya donecek kadar maymun istahli olmadigimdan, bu
yoklugundan oturu izdiraba donen gercekligin uzerine gittim. Icim kanadi
gittikce. Yerine bir sey koymayi asla dusunmedigim ve hatta yeltenmeyi kendime
hakaret olarak gordugum bu gercekligi kimi zaman kopararak yok etmeyi
dusunmedim degil. Hatta cok da yaklastim, ama sadece dusunce olarak. Gordugum davranislar
bana dusuncemi icraata dokmeyi itti ama icim kaldirmadi bunu. Bu hareketin
sonucunu bir pismanlik olarak yasamaktan korkmam degildi adim atmamami
saglayan; kendi kendime kaldigim gunlerde karsilikli sevginin sinirlari
belirlendigi surece, karsiliksiz sevgiden daha kutsal olduguna inandim. Bunca savasin,
bunca pustlugun, bunca riyakarligin, bunca yalanin oldugu dunyada “ben baris
istiyorum” cigirtkanliginda bulunmak kolayken biz niye bunu kendi hayatlarimiza
yansitamiyoruz diye dusundum. Kendi kendime kaldigim icin de “ben bunu kendi
hayatima niye yansitamiyorum” diye daha da derinlere indim. Daha da acitti, cok
kanatti. Oyle bir noktaya geldim ki bazen “ulan dalyarak zaten dimdizlak tek
basina kaldin, kendinle barisiksin, kiminle neyin barisindan bahsediyorsun”
diye uzun uzun terasta uzaklara bakmisligim var. Bir de kendi kendine kalmanin
en buyuk sikintisi surekli kendi sesini duymaktan oturu yanlisa dusebilme
ihtimalinin yuksekligi. Once yanildim, sonra dogruldum, aynaya bakip biraz
gulumsedim. O sirada dunyanin en iyi kalpli ve en guzel kadiniyla tekrar
birbirimize sarildik. Bu paragraftaki her seydeki iletken de o oldu bana
aslinda. Bugun bilincim aciksa eger onun sayesindedir.
Giden kadar kalanin da kontrpiyede kaldigini anladigim gun
bir aydinlanma yasadim. Hikayenin bir yerinde gidendim, diger yerinde kalan. Standart
sapmalarin richter’e meydan okudugu topraklardan geldigimden, artik isyanin
yerine daha yapici bir gerceklik koymaliydim. Gocuk altindan cikip buralara
kadar gelmisiz ayri ayri, nedir bu tillahini siktigimin giderleri. Ben kendi
egomu ayaklar altina alamiyorsam karsimdaki insandan bana empati duymasini
nasil bekleyebilirim.
104.haftada asmali mescit’te jurnal sokakta yer alan bes
numarali apartmanin alti numarali dairesinde bu kez kalorifer petegininin
ustunde degil de hic sevmemem icin sebepleri olan bir koltuga sirtimi dayamis
etrafimdaki dostlarimi dinliyor, belki de uzun bir aradan sonra ilk kez birbirimizi
anliyorduk. Onlarin agzindan cikanlara ben sasirirken, benim agzimdan cikanlara
onlar sasirirken ayni noktayi buldugumuzu hissettim. Arzular selale, hizler
karsilikli. Cizilen sinirlar bir anda yok oluyor, gercekliklere sariliniyor,
aradan gecen zaman incecik siraya diziliyordu. Biz de bazi seyleri ilk kez
ogreniyoruz, sonuna kadar hata yapma luksumuz var. ilk hatada, ikinci hatada,
ucuncu hatada kalkip konusmadan, anlatmadan, anlamaya calismadan kendini hakli
gorenin zaten bu kitapta yeri yok. Biz birbirimize ogretecegiz ki, hem biz
bundan sonra ayni hatalari yapmayalim hem de bundan sonra benzer durumlarla
karsilastigimizda ayni hatalari biz yapmayalim. Zamaninda bes yasindaki unlu bir dusunurun dedigi gibi “kotuluk
oldugunu bilmiyor cunku yapti”.
Iki sene sonra ilk kez birinci cogul sahista bir yazi yaziyorum.
Kafam biraz rahatlasin da gecen haftadan beri icimde tuttuklarimi iki cumleye
dokeyim istedim. Soz ucar, yazi kalir ama dostluklar bakidir. Dostluklarda da sevgi temel tasidir, saygi gosterilir, onlari daha iyi yerlere getirmek icin
emek gerekir. Benim yegane dogrum budur.
1 yorum:
algıda seçicilik kapsamında; bu yazının da bendeki cümlesi "ben kendi egomu ayaklar altına alamıyorsam karşımdaki insandan bana empati duymasını nasıl bekleyebilirim." oldu. zaten başıma gelenlere de hep bu ego denen fiktif balon sebep oldu.
Yorum Gönder