1 Nisan 2017 Cumartesi

104.hafta

104.hafta.

Iki sene gecti londra’ya yerlesmemin uzerinden. Her buyuyen insan gibi ben de yasadiklarima ve hissettiklerime istinaden degisimler ve gelismeler gosterdim, gosteriyorum, gosterecegim. En ogrendigim sey, bundan sonra hayatimi kuracagim sekli secerken benim icin en degerli varlik olan dostlarimi daha yakinimda tutacagimdir. Bundan seneler once su an bosaltilmakta olan asmali mescit’teki jurnal sokak’ta yer alan bes numarali apartmanin alti numarali dairesinin kalorifer peteklerinin birinin ustune cikip ahaliye seslenirken “benim allahim dostlarim” demistim. Hic unutmam. Hic unutmadim, hic unutmayacagim.

Bu esit miktarda isyan ve sevgi dolu cumlenin icerisinde yer alan gerceklik, gecirdigim bu iki sene icerisinde bana kimi zaman umut, cogu zaman da izdirap verdi. Salcaya donecek kadar maymun istahli olmadigimdan, bu yoklugundan oturu izdiraba donen gercekligin uzerine gittim. Icim kanadi gittikce. Yerine bir sey koymayi asla dusunmedigim ve hatta yeltenmeyi kendime hakaret olarak gordugum bu gercekligi kimi zaman kopararak yok etmeyi dusunmedim degil. Hatta cok da yaklastim, ama sadece dusunce olarak. Gordugum davranislar bana dusuncemi icraata dokmeyi itti ama icim kaldirmadi bunu. Bu hareketin sonucunu bir pismanlik olarak yasamaktan korkmam degildi adim atmamami saglayan; kendi kendime kaldigim gunlerde karsilikli sevginin sinirlari belirlendigi surece, karsiliksiz sevgiden daha kutsal olduguna inandim. Bunca savasin, bunca pustlugun, bunca riyakarligin, bunca yalanin oldugu dunyada “ben baris istiyorum” cigirtkanliginda bulunmak kolayken biz niye bunu kendi hayatlarimiza yansitamiyoruz diye dusundum. Kendi kendime kaldigim icin de “ben bunu kendi hayatima niye yansitamiyorum” diye daha da derinlere indim. Daha da acitti, cok kanatti. Oyle bir noktaya geldim ki bazen “ulan dalyarak zaten dimdizlak tek basina kaldin, kendinle barisiksin, kiminle neyin barisindan bahsediyorsun” diye uzun uzun terasta uzaklara bakmisligim var. Bir de kendi kendine kalmanin en buyuk sikintisi surekli kendi sesini duymaktan oturu yanlisa dusebilme ihtimalinin yuksekligi. Once yanildim, sonra dogruldum, aynaya bakip biraz gulumsedim. O sirada dunyanin en iyi kalpli ve en guzel kadiniyla tekrar birbirimize sarildik. Bu paragraftaki her seydeki iletken de o oldu bana aslinda. Bugun bilincim aciksa eger onun sayesindedir.

Giden kadar kalanin da kontrpiyede kaldigini anladigim gun bir aydinlanma yasadim. Hikayenin bir yerinde gidendim, diger yerinde kalan. Standart sapmalarin richter’e meydan okudugu topraklardan geldigimden, artik isyanin yerine daha yapici bir gerceklik koymaliydim. Gocuk altindan cikip buralara kadar gelmisiz ayri ayri, nedir bu tillahini siktigimin giderleri. Ben kendi egomu ayaklar altina alamiyorsam karsimdaki insandan bana empati duymasini nasil bekleyebilirim.

104.haftada asmali mescit’te jurnal sokakta yer alan bes numarali apartmanin alti numarali dairesinde bu kez kalorifer petegininin ustunde degil de hic sevmemem icin sebepleri olan bir koltuga sirtimi dayamis etrafimdaki dostlarimi dinliyor, belki de uzun bir aradan sonra ilk kez birbirimizi anliyorduk. Onlarin agzindan cikanlara ben sasirirken, benim agzimdan cikanlara onlar sasirirken ayni noktayi buldugumuzu hissettim. Arzular selale, hizler karsilikli. Cizilen sinirlar bir anda yok oluyor, gercekliklere sariliniyor, aradan gecen zaman incecik siraya diziliyordu. Biz de bazi seyleri ilk kez ogreniyoruz, sonuna kadar hata yapma luksumuz var. ilk hatada, ikinci hatada, ucuncu hatada kalkip konusmadan, anlatmadan, anlamaya calismadan kendini hakli gorenin zaten bu kitapta yeri yok. Biz birbirimize ogretecegiz ki, hem biz bundan sonra ayni hatalari yapmayalim hem de bundan sonra benzer durumlarla karsilastigimizda ayni hatalari biz yapmayalim. Zamaninda bes yasindaki unlu bir dusunurun dedigi gibi “kotuluk oldugunu bilmiyor cunku yapti”. 

Iki sene sonra ilk kez birinci cogul sahista bir yazi yaziyorum. Kafam biraz rahatlasin da gecen haftadan beri icimde tuttuklarimi iki cumleye dokeyim istedim. Soz ucar, yazi kalir ama dostluklar bakidir. Dostluklarda da sevgi temel tasidir, saygi gosterilir, onlari daha iyi yerlere getirmek icin emek gerekir. Benim yegane dogrum budur. 

1 yorum:

malumafatrus dedi ki...

algıda seçicilik kapsamında; bu yazının da bendeki cümlesi "ben kendi egomu ayaklar altına alamıyorsam karşımdaki insandan bana empati duymasını nasıl bekleyebilirim." oldu. zaten başıma gelenlere de hep bu ego denen fiktif balon sebep oldu.