27 Eylül 2014 Cumartesi

pizza reds

Pizza reds de hayatın içerisindeki heyecanlardan biriydi ve her heyecan gibi onun da sonu vardı. Bugün de bu heyecanın son günü.

Pizza reds'in de her heyecanda olduğu gibi getirdikleri kadar götürdükleri de oldu çünkü her heyecan için bir bedel ödemek gerekiyordu bu hayatta.

Her rakı masasında konuşulan “iş  başka, arkadaşlık başka”, “işin içerisine para girdiği zaman durum değişir” klişelerine tik atmamın yanında –ki bunları zaten biliyorduk-, dipfrizle uyumak, tinercilerle kaynaşmak, babylon’a beleş girmek, devlet dairelerinde yaltaklaşmak zorunda kalmak ve en önemlisi gerçek insanla ilişki kurmak gibi normalde çok karşılaşmadığım tecrübeler yaşadım.

Pizza reds’in en önemli kazancı ise son iki ayda peder bey’i geri döndürüp, hagi’nin bilbao’ya attığı gol gibi hayata tekrardan tutunarak bir ust tura geçmesini sağlayıp, yarın itibariyle kazakistan’da yeni bir başlangıç şansı vermesidir. sıfırdan, 62 yaşında.

Zaten ilk rakıda armağan’ın çok güzel bir lafı vardı “en kötü denedik deriz” diye. Denedik olmadı.

Pizza reds bütün bu kazandırdıklarıyla bugün de kapatılmayı hak etmiştir.
Yardımı olan, gelip para bırakan herkese teşekkürler.

Bence mükemmel bir kapanış.


19 Eylül 2014 Cuma

bir eylül cuması

bir eylül cuması bugün.
sabah güneşinin yaktığı salonda saat daha sekizi çeyrek geçiyordu ve eylül cuma sabahı için mükemmel bir başlangıçtı. istiklal'e çıktım. boydan boya yürüdüm. artık harbiden eski istiklal değil. iki tane poğaça alıp eve geldim. pederle kayıntıya oturduk.

sonra telefon çaldı. uzun konuştu. dinlemiyordum ama kulağıma bazı kelimeler takıldı. tesisat, ali, kazakistan, pasaport, bilet. ben bu kelimelerle bir hayat kurarım. rahmetli fiko'nun kardeşi ali artık kazakistan'da yaşıyordu ve orada bir inşaat şirketinin tesisat işlerini yapıyordu. peder ile iki hafta önce facebook'ta bulmuşlardı birbirlerini ve peder haftaiçi bu hikayeyi anlatırken "pezevenge ben telefon numaramı yazdım o yazmadı bile" diye serzenişte bulunuyordu. ama en nihayetinde ali, peder'i kazakistan'a gelmesi için iş teklifinde bulunuyordu.

telefon konuşmasını karşıma gelip de sonlandırdı. sonraki beş dakika içerisinde üç kere yanaklarımdan öptü, dört kere sarıldık ve birkaç damla gözyaşı döktük.

"pasaportum zaten var, alırım çantamı giderim, tam bildiğim iş. iki sene takılırım işte. seni de daha fazla sikmem artık evlat" dedi.

mutlak mutluluk budur işte. ellerinle, kalbinle yarattığın çocuğunla kurduğun ilişkiyle zamana karşı ayakta kalıp, tutunabilmek - her şeye - ve hala zevk alabilmek.

bir eylül cuması bugün, en güzelinden.
eylül varsa umut vardır.