Bütün insanların içinin bencillik ve ego ile dolu olduğunu
gördükçe herşeyden soğuyorum. Ne kadar klişe değil mi. Ama hiçbirimiz bunun
önüne geçecek insiyatifi almıyoruz, kimsenin götü yemiyor. Akdeniz ikliminin
sıcaklığı da kanımı kaynattıkça kendi içimde tuz buz oluyorum. Denge kurmaya
çalışmaktan bunaldığım için (bulamıyorum da zaten) hayatımın geri kalanını
sirkte hokkabaz olarak geçirmeye karar verdim az önce.
Ulan herkes mi tek çocuk şımarıklığında büyüdü. Kimse mi
babasıyla annesinin evdeki kavgalarında yastığa yorgana gömülüp sağır olmayı
dilemedi görmediği, duymadığı, dokunamadığı tanrıdan. Kimse mi parasız kalıp geç
kalacağını göze alarak, gideceği yere saatler boyu yürümedi mi. Sarhoş olup hüngür hüngür ağlamadı mı. Ne kartvizitmiş
arkadaş; zannedersin herkes açık kalp ameliyatı yapıyor da her gün insanların
hayatını kurtarıyor.
Herkes mi mutluluk kelimesinin sözlük anlamını yanlış
anladı. Bugüne kadar bakmayanlar için tdk’ya göre “Mutluluk: Bütün özlemlere
eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu” demektir. Hırsın
ne anlama geldiğine bakan oldu mu. Niye bakalımki, hangimiz hırslıyız. En büyük
hırsımız güney sahillerinde bir kafe açmak, o da yersen. TDK’ya göre “Hırs: Sonu
gelmeyen istek, aşırı tutku” demektir. Herkes mutluluk ile hırsı ters düz etmiş, muska diye boynuna asmış arasına da
kartvizitini sıkıştırmış.
Cuma mı?
Bize her gün Pazartesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder