masadaki herseyi bırakıp paranteze indim.
uzun zamandır yoktum. orkun'la başladık muhabbete. emre'yle kadeh vurduk ortacgil'de. bir nevi ustalara saygı kusagıydı. paçalarımdan akıyordu hastalık, yalnızlık, yogunluk, sinir. yaşadığım ne varsa.
ikiye dogru kapattık parantezi. kıyamet koptu yan barda. herkes birbirine girdi. ne komik oluyor kavga etmeye çalışan sarhos erkekler. erkek zaten çirkin bir varlıkken en çirkin haline bürünüyor kavga ederken. biz hepsine güldük. bize de hep gülmüşlerdir zaten.
sonra karanlık, ıssız, kuytu asmalı köşesinden o döndü. ıssız kuytu köşelerden and olsunki dönecegiz diye karşıladım dogum günü çocugunu. sarmaş dolaş olduk. uzun zamandır bu sıcaklıgı hissetmemiştim. bir ara büyük altay diye haykırdı o da beni özledigini dile getirmek adına belki de. laf lafı açtı. dedimki "benimki mavi sakal gibi iki yol, birinde hayatın biçtiğini yaşıyorum digerinde kendim oluyorum. arada kayboldugum kadar da var oluyorum. sen de kendi yolunda yürüyorsun. ikimiz de mutsuzuz. nasıl olacak bu iş"... hayata karşı durmaya devam dedik sonrasında. elindeki uçan balonu gecenin sonunda kaybedecegini bile bile bileginde o balonu taşıyan çocuk misali bizim hayatımız. balonun uçmasına çaresiz kalana kadar hayata karşı durmaya devam edecegiz.
eve çıktık.
şarkımızı çalayım dedim. evden çıkmadan önce tweet attıgım. bazen bir içki şişesi yaşam destek ünitesi diye. "bu şarkıyı seninle benim dinlediğim gibi kimse dinlemiyor" dedi.
aynı yoldan geliyorduk. richter'e meydan okuyan bir zelzele ile dünyaya gelmiştik. prefabrik büyütelim bu çocukları demişti ebeveynlerimiz. bilmiyorlardıki etrafımızdaki çadırların hepsini ateşe verebilecek gözü karalıkta oldugumuzu. biz çevremizdeki herşeyi yakmakla kalmayan yananların üstüne gaz dökmekten korkmayan çocuklardık. biz de onlarla beraber yanıyorduk. hala yanıyoruz. ateşim kırk. onumdeki jager'in alkol derecesi de kırk.
ronaldo'yu maça hazırlıyordu. başını öne eğdi. yerde oturuyordu. karşımda. ölüyor muyuz yoksa dedim. belli olmaz dedi en samimi haliyle. ronaldo'suz çıkalım sahaya dedim. o da onaylarcasına horlamaya başladı.
şu an yerde yatıyor. birazdan ikimizin de çok uzaklardan anca hatırlayabildigi baba şefkatiyle onu koltuga yatıracağım. ben de soğuk terler atmak üzere yatağıma yatacağım.
mertcan.
isimlerin hayatta büyük hikayeleri var. bu da benim ona karşı olan borcum olsun. elli doları peşin olarak bu yazıyla ödedim. ellisini de sonra öderim kardeşim. biraz daha ucuz şarabımız kaldı bitirecek.
1 yorum:
hiçliği anlamak kolay değildir
çünkü o herhangi bir şey değildir.
hele yokluk asla değildir.
tüm her şeyin ağırlığını belirsizlik içinde acı çekerek üzerinde hissettiğin gerçekten var olduğunu, tamamen özgür olduğunu hissettiğin o kısacık andır, o dehşet anıdır, hiçliğe en yaklaştığın an.
ilginçtir tam da oradan geliyordum köşeyi dönüp seni gördüğümde.
Yorum Gönder