bu yazının bir kısmını dubai'de bir kımını da londra'da yazdım. cem, 5 yıldır dubai'de yaşıyor. ben ilk kez, iş vesilesiyle onun yanına gittim. londra'ya geldiğimin üçüncü haftası ona bir mesaj attım. çok ayıp etmişim ben seni yalnız bırakarak diye. sonrası aşağıda.
6 hafta bitti. Alti haftanin dordunu dubai’de, birini valideyle londra’da, kalaninin yarisini izmir’de yarisini da istanbul’da gecirdim. Kimi haftasonlari londra’ya gidip dubai’ye geri geldim. O yuzden su gecirdigim zaman diliminde en buyuk yeri kaplayan Dubai’nin yeri de bende baska. Fair share bu hayattaki en onemli terimlerden biridir. Adalet hepimize lazim olacaktir.
6 hafta bitti. Alti haftanin dordunu dubai’de, birini valideyle londra’da, kalaninin yarisini izmir’de yarisini da istanbul’da gecirdim. Kimi haftasonlari londra’ya gidip dubai’ye geri geldim. O yuzden su gecirdigim zaman diliminde en buyuk yeri kaplayan Dubai’nin yeri de bende baska. Fair share bu hayattaki en onemli terimlerden biridir. Adalet hepimize lazim olacaktir.
Dunyanin en eski kitasinda, global olarak cok guclu ama bu topraklarda harcanan bir markayi ajansa kazandirmak icin gorevlendirilmistim birkac insanla beraber. Bu topraklarda kazanmak, diger topraklardakilere istinaden kaybetmekten cok daha zor cunku basa cikmaniz gereken bir de allah var isin icerisinde. Ustelik bir de O’nun butun kitayi arkasina aldigi ramazan ayindaysaniz, diz cokup ibadet etmek zorunda kalabilirsiniz. Ben oyle yapmadim.
Raki sofrasiyla karsilandigim dubai’den yine raki sofrasiyla ayriliyorum bu gece. Agladigim gece sayisi yemek yedigimden daha fazla, uyudugumla esdeger uyuyakaldigimin karesi. Hepsinde yanimda aslanlar gibi olan Cem vardi. Cem, benim ilk ev arkadasim. 2003’un eylul’unde nereden denklestirdigimizi bilmedigimiz 400 tl’yi ev sahibi Ramazan’a hicbir sey imzalamadan verip, karsiliginda Ortakoy’deki evin anahtarini aldigimizda ikimiz de buralara gelecegimizi bilmiyorduk. O antalya’dan, ben izmir’den bir yola cikmistik, istanbul’da bulusup kendimize sifirdan bir hayat kuruyorduk. Paramiz oldugunda su boregi yiyor, viski iciyor, paramiz olmadiginda dia’nin 1 tl’lik et tabagini tavada kizartip beyaz dimitrakopulo sarabi iciyorduk. Senenin tamamina yakininda ikincisiyle beslendigimiz icin gelisimimiz 20 yasina gelmeden durdu ikimizin de. Biriken bulasiklari yikamak icin pis yedili oynuyor, herhangi bir isinma sistemimiz ve televizyonumuz olmadigi icin kis gecelerini, bir bana biri cem’e olacak sekilde esit paylastirdigimiz iki seritli elektrik sobasina bakarak geciriyorduk. O evde bir dunyanin temellerini attik biz. Hic kopmadik. Birbirimize kizdik, kustuk, gulduk, agladik ama hep birbirimizin yaninda olduk. Aradan 13 sene gecmisken, butun gecen zamani yad ettik cunku zaman sadece gecer. Onemli olani ona karsi aslanlar gibi durmaktir. Biz oyle yaptik. Aramizda bir anlasma yoktu ama sevgi ve saygi vardi. Bundan 13 sene sonra nerede bulusuruz bilmiyorum ama birbirimize soz verdik her sene eylul ayinda donusumlu olarak birimizin belirleyecegi bir yerde bulusacagiz ve bes gun gecirecegiz. Sadece ikimiz. Bu dostluk ikimizin de verebildiginden fazlasini hak ediyor.
Iliklerime kadar terk edilmeyi yasadigim, her seyi daha derinine kadar sorguladigim, paralar icerisinde bes parasiz,yapayalniz kaldigim, yoruldugum, tasikardilar yasadigim, kanter icerisinde kaldigim hayatimin bu doneminde cem bana kollarini acti, yatagini verdi, her sabah ise birakti, aksam evde yemek yapti, benimle beraber agladi, beni guldurdu, beni dusundurdu, beni sarsti ve en sonunda bana kalp masaji yapip bana yeni bir can verdi.
Turlu zorluklara ve sahiplerinin baska oldugu afrika ve ortadogu’da iki tane aslanlar gibi sunum yaptik. Kimse bunu beklemiyormus, biz de beklemiyorduk zaten amina koyayim. Biz de hayatin bu kadar zor olacagini beklemiyorduk 13 sene once ortakoy’deki evde tek derdimiz karsimizdakinin elinde kac tane yedi oldugunu ve bulasiklari yikarken ellerimizin ne kadar donacagini dusunurken. Ama insan evriliyor, devriliyor, sekilleniyor, bir seyler oluyor iste insana.
Simdi dubai’den donuyorum. Uc yildir uzattigim saclarim artik yok, bacaklarimda curumus etler, kolumun altinda Ummu Gulsum plagi ile eve dönüyorum. bir mekan olarak eve dönsem de evimin içi boş. biliyorum.
…
kapıyı açıyorum. koşarak arka balkona doğru gidip, ben/biz londra’dan giderken yumurtalarını bize bırakan kız kuşu arıyor gözlerim. kabuklarını kırıp da dünyaya gözlerini açan iki canlı görüyorum. gözlerim doluyor. nasıl dolmasın amına koyayım. iki hafta önceden kalan ekmeklerin artık çok bayatlamış olacağını düşünerek evden geri çıkıyorum. bakkala gidip bir ekmek alıyorum. ıslatıp, un ufak edip balkondaki saksıyı evleri kabul etmiş kız kuşun evlatlarını ellerimle besliyorum. pederi arıyorum, gününü kutluyorum. baba kuşlar diyorum, yoksa olmuşlar mı diyor. olmuşlar diyorum. olmayan her şeyi kastederek. onlar kırılgan olur dikkat et diyor. sonra beraber milli takıma sövüyoruz.
…
cem, beni yeniden hayata döndürdü. kimse bilmiyor ama öyle oldu. insanlar karşısındakilerden beklenti oluştururken onların kendilerinden farksız olduğunu anlamadı. kimse değil ama herkes kendisini tanımadığı için karşısındakini başkası zannetti. kimse ise kendisini karşısına alamadığı için kendisine başkalaştı. ben ona inanıyorum ve O bana inancımı yenileme şansı verdi. Cem, bundan sonra bütün bulaşıkları ben yıkayacağım kardeşim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder