23 Nisan 2013 Salı

erkin koray'lı tatil kapanışları

tatil bitiyor. bahar hala gelmiyor. kaloriferler yanmıyor diye, kışın tshirt'le dolaştığım evde şimdi kazakla oturuyorum. dört gündür o kadar kafa boşalttım ki, geçen hafta başında galata'dan asmalı'ya atlı karınca taşıyordum. o kadar bitmişim de ne saçma arayışlara girmişim demek. sırf dün, binlerce insanın boğulduğu şile'nin denizine iki kamyon yük boşalttım. kamyoncular konusuna da eğilmek lazım bu arada.

öğlen galata'ya doğru turlarken kendime hiç plak almadığım geldi aklıma. hatta cumartesi gecesi sırf kendime plak almadım diye amazon'dan on tane plak da söyledim, ama onların gelişine daha bir ay var ya elle tutmalıyım o kendi aldığım plağı. ah şu insanlığın herşeyi elle tutulabilir kılma isteği yok mu. ne menem bir davranıştır bu.

dükkandan çıkarken erkin koray'ın meçhul plağı vardı elimde. iki tur atıp, saçı kazıtıp, starbucks'tan kahveyi patlatıp eve geldim. plağı iki tur dinledim. üçüncü tura dönersem okey dışarıyım. bu şarkıyla da çok iyi adam taşlanıyor. okey özel uzmanlık alanımdır.

ah bu şarkı yok mu.
sevdiğim.






Doğarken dünyayı böyle bilmezdim
Elimde olsaydı belki gelmezdim
Kaderin böylesine razı olmazdım
Hepsine razı ettin beni sevdiğim

Derdim var çekilmeyen aşkım var bilinmeyen

Sabrım var yorulmayan senin yüzünden
Ne olur anla beni, ne olur sevdiğim
Gönlümü öyle fakir sanma sevdiğim

Dertlerin deryasını aradım buldum
Her derdi ayrı ayrı karşımda gördüm
Derdimin dermanını onlardan sordum
Yarine git dediler bana sevdiğim

15 Nisan 2013 Pazartesi

nisan'da metro aynıdır

dün akşam defterleri karıştırdım. aşağıdaki yazıları geçen senenin nisan'ında metroda, gelecekte okuduğumda hiç şaşırmayayım diye yazmışım sanki. birini giderken, diğerini dönerken. yine aylardan nisan. hiç, değişmiyor insan.

...
daha fazla küçük düşmemek adına buraları terk etmem gerekiyor. bu parasızlık, ailesizlik, yalnızlık, dört duvar üzerine asılmış posterlerin içine saklanmış hayaller, bedenime kazıdığım haykırışlar ve içime attığım küfür dolu haysiyetler... hepsi kamburumu meşrulaştıran yaşanmışlıklar. askılar taşımıyor iskeleti. dolabıma sığmıyor giydiğim karakterler. evde oturacak yer kalmadı hepimiz için. her birinin üzerinde ayrı yarım kalan hikayenin pis kokusu, eksiliyor ve yok oluyor zamanla.

...
tavla oynuyorduk o günlerde. her akşam eve yorgun geliyor, kapıyı açan bana düşkün, mutluluğa muhtaç adamı joker maskemle selamlıyor ve yüzüm gülerken içim kan ağlıyordu.
o zamanlar kendimi en çok şişhane levent metro hattında kendim olarak hissediyordum.