2011'i nasıl kapatmıştımki, 2012'den ne bekliyordum. sene-i
devriyeyi de sakin bir geçişle karşılamıştık. yeni bir yıl değildi, yine bir
yıldı gelen. bizde başa gelen çekilir,
şikayet olmaz.
Kendimizi kitaplara, notalara, melodilere, şarkı sözlerine kaptırıyorduk
yirmili yaşların ikinci yarısının ortasında. Öyle bir seneydiki, en sevdiğimiz
şarkıların sözlerini vücutlarımıza kazıdık sonra hayallere daldık. Festivallerden
festival begeniyorduk. Rota belçika dedik. Onbeş dakika sonra ne yapacağı belli
olmayan bizler, yüz onbeş gün sonrasının biletlerini aldık.
Yüzonbeş gün geçti. Ben yarın sabah gidiyorum, geri kalanlar
haftaya geliyor. Üç hafta boyunca, hayallerini kurduğum, medeniyet dediğim altın
dişli avrupa’nın türlü topraklarında varoluşlar hakkında kafa patlatıp, yokoluşlar
begenecegim mimari saçmalıklarda. Amacımız
haysiyet kaybedip dönmek.
Her abeci tatilci gibi fotograflar ve check-in’lerle manevi
tatmin yaşamayacağım tabiki, asla yapmadığım gibi. Ama herkesin ipod’unun şarjı
bol olsun. ben güzel müzik dinlerken sizlerin tam zamanı gelen serdar ortaç’ın yeni
albümüne maruz kalmasını istemem.
Şifreyi şimdiden veriyorum: portakal!