12 Ocak 2012 Perşembe

hipokratınıza sokayım

yirmi sekizimi bitirmeme bir aydan kısa süre kala, cv'mdeki iki zonanın yanına bir tane de tükenmişlik sendromu (burnout sendromu daha karizma durabilir) ekledim. gururluyum.

doktorun söylediğine göre hayatımdaki herşeyi değiştirmem gerekiyor. en başında işimi ve canımı sıkan önceliklerimi. benim ağzımda durmuyor kelimeler. dilim ensest, zehrim öldürücü. senin hipokrat yeminine sokayım dedim doktora. doktorların da her kurumsal meslekte olduğu gibi ruhlarının diplomaya satıldığına inanırım. çıktım gittim. bonibonun içinde bile o kadar renk yokken benim torbamda şu anda sekiz farklı renkte ilacım olması gerekiyor. olması gerekiyor çünkü sekizini de alacak param yoktu. ilaçlar kafamda bonibon gibi yer etsin diye dört rengini aldım sadece. zaten iki ilacın da renginde duplikasyon vardı. bonibon gibi avuç avuç yersem sıkıntı olabilir ama yemekle de pek aram yok.

üç gündür evde sessiz kalarak birbirimizi ne kadar kırabiliriz adlı oyunu oynuyoruz kaptanla. ben bir buçukluk plastik madran şişesini oynuyorum o ise eski beş litrelik cam şişe şaşal rolünde, doksanlarda işaret parmağını takıp da eve götürdüklerimizden. ben darbeyle karşılaştığımda yerden sekiyorum ve küçük sıyrıklarla fiziksel zararlar görüp, kendi kendime doğrulabiliyorum. şaşalı devirmek ise zor oluyor, yerinde ağırlığı var ama kırılırsa her yer un ufak cam kırıklarıyla dolacak. cam kırıkları, pet şişeyi de kesebiir elbette bu parçalanmadan sonra. taş, kağıt, makas hesabı.

burnout için ekşi'de şöyle diyor: "hayatı çekilmez olarak görme,tükenme belirtisi olarak tanımlanmaktadır.belirtileri uykusuzluk,canlılığını kaybetme,baş ağrısı,göğüs agrıları,ani öfke,sürekli kızgınlık,yalnızlık duygusu,çaresizlilk." hiç alakası yok benim hissettiklerimle. daha iki hafta önce nasıl da gülüyorduk.

kurt ise intihar mektubunda şöyle demiş, kemalito söyledi: "it's better to burn out than to fade away".

çok susadım.

Hiç yorum yok: