5 Eylül 2012 Çarşamba

bir duruşu olmalı lazım insanın bu hayatta


bir devri daha kapatıyorum.
bir devri daha kapatırken, hayatın suni anlamını dolduran ne varsa bir kez daha karşıma çıkıyor. suni diyorum çünkü benim için hayatın anlamıyla etrafımda yaşanmakta olan hayat arasında uçurumlar var. ötekileştirmek herkesin kolayına geliyor. rakı sofrasında herkes delikanlıyken, samimiyet ve beraberinde getirdiği gerçeklik mumun dibine verdiği ışık kadar kalıyor aynı hayatın içerisinde.

isyanın, başkaldırışın, ayaklanmaların geçmişte kaldığına dair sakinleştiriliyoruz. sesini yükseltmenin ayıplandığı, kralın çıplaklığının en şık sayıldığı bir düzenin içerisinde tektipleştiriyoruz. politik olmak konusunun bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diye meşrulaştırıldığı bir maskeli baloda gibiyim. en şık kralken, en rükuş da tabiki berduş olacaktır. kaçınılmaz.

yine de sizler gibi olmayacağım. ayakta kaldığım sürece bu isyanın hakkını vereceğim. sessiz kalanın haklı sayıldığı düzende tek başıma çok sesli koro performansı sergilemem gerekse de ileride geri dönüp baktığımda bir duruşumun olduğunu bilmek herhangi bir yokluk içerisinde bile en büyük varlık olacaktır, en azından bunu biliyorum. bir duruşu olmalı insanın hayatta. kambur bile kalsan.



3 Eylül 2012 Pazartesi

The Story of the Streets

Mike Skinner, nam-ı değer the streets'in zorluklarla geçen hayatını yıllar önce Roll'da okumuştum. Çok severim kendisini. Bir gün bu işi bırakacağını söylüyordu daha ilk günlerinde, şimdilik şerit değiştirdi diyelim. Aşağıdaki linkte kitabına yazdığı önsözü var.


The Story of the Streets by Mike Skinner