27 Ağustos 2009 Perşembe

gunes



güneş; yorgun bir gecenin devamında, önünü kesmeye çalışan, mevsimini hak etmeyen bulutlar arasından ve işbirlikçi renkdaş plazaların arkasından, kendi bildiği gibi doğmaya başlıyor.

what is there to know
all this is what it is...

vals

son 22 saattir aynı koltukta oturup, havayla temasta bulunmadan, excel senin, powerpoint benim, brief onun, P4 bunun, budget hepimizin diye globalleşmeye devam eden dünyanın emlakçısı olan reklam endüstrisine hizmet veriyorum. bir önceki cümlede geçen tümleçlerin hepsini hayatımdan çıkartmayı ne kadar da çok isterdim oysa. daha şanslı doğabilseydim, kendi şansımı yaratmaya çalışmasaydım. ben yol, su ve elektrik peşinde değilimki. taşları birbirine sürterek kendimi ısıtmak istiyorum. işim bittiği zaman da tükürürek söndürürüm. ama ne yazıkki o reklamda olduğu gibi levent'teki ofisimden çıkıp, etiler'deki evime doğru yola koyuluyorum birazdan.
son derece korkutucu bir gerçek.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

25 Ağustos 2009 Salı

2:57



i had never really known you,
but i realized that the one you were before,
had changed into somebody for whom
i wouldn't mind to put the kettle on.
still i don't know what i can save you from...

west ham vs millwall



en son 2005 nisan'ında yine kupada karşılaştılar. millwall 1-0 almıştı maçı. iki sene önce kafayı çok kırmışken uksoccershop'tan west ham'ın 30'larda giydiği retro formasını getirtmiştim, şimdi balkon brandası. karşılaşma bu akşam 21.45'te, yayınlayan televizyon yok, justin.tv'nin yolları taşlı. meşhur blowing bubbles'ı da yazalım bitsin. let's go fucking mental ulan.

i'm forever blowing bubbles
pretty bubbles in the air
they fly so high,
nearly reach the sky
then like my dreams
they fade and die.

fortune's always hiding
i've looked everywhere
i'm forever blowing bubbles
pretty bubbles in the air.

UNITED!!!
UNITED!!!

What Your Facial Hair Really Says About You

Your facial hair (or lack thereof) can say a lot about you, but sometimes there's a difference between what you think you're saying with it, and what it's actually telling people.

The Full Beard


What You Think It Says About You: I have written, or am currently writing three to four novels and or screenplays. I think deeply about things, and sometimes I'll just sit and read, because I like reading. Yeah, that's something I do. Is your unkempt hipster vagina moist yet? Plus, despite what my emo-swoop haircut may suggest, I'm comfortable with my masculinity.

What It Really Says About You: a)I never got laid in high school, and used to get the shit kicked out of me, then suddenly realized that if I grew a beard, it hid my nerdy face, b)I've gotten so much poontang in my life that I'm literally TIRED of banging chicks. Now in an effort to see how ridiculous I can make myself and still get laid, I'm growing this. or c)Don't open a package I might send to you, and stay the F off my lawn.

Good For: Lumberjacks, the Unemployed/Homeless, Pyschos, Hipsters

Sentence Heard From This Person: "You should listen to this NPR podcast I downloaded."

Who Sports It:

20 Ağustos 2009 Perşembe

maradona by kusturica



filmi sabirsizlikla bekliyordum. bes gun izlemeden nasil sabrettim bilemiyorum. cumayi pazartesiye baglayan geceden olsa gerek. daha dun gece yazmistim hakkinda, film charles baudelaire'nin bir sozuyle basladi. bunlarin hepsi isaret.

"tanri hukmetmek icin varolmaya ihtiyac duymayan tek seydir"
charles baudelaire

emir kusturica'yi ne kadar seviyorsam, maradona'ya da o kadar taptim hayatim boyunca. duruslari belli; hayatini kurdugun idealler ugruna, toplum seni yargilamaya kalksa da sonuna kadar savasmaya devam et.

manu chao'nun sarkisi filmi o kadar tamamlamiski. sarki manu chao'nun 2007'deki albumu la radiolina'dan 13.sarki, la vida tombola.

turkce sozler asagida.
sol bacakta fidel, sag omuzda che dovmesi, daha ne olsun... ne olacak beni bu revolutionary halim...

eğer maradona olsaydım
tam da onun gibi yaşardım
eğer maradona olsaydım
herhangi bir kalecinin karşısında
eğer maradona olsaydım
şaşmazdım yolumdan
eğer maradona olsaydım
herhangi bir yerde kayıplara karışmış

hayat bir tombala
geceden gündüze
hayat bir tombala
yukarı daha yukarı

eğer maradona olsaydım
tam da onun gibi yaşardım
binlerce havai fişek binlerce dost
ve yüze bin veren
eğer maradona olsaydım
mondovizyon'a çıkardım
fifa'ya kafa tutmaya
çünkü en büyük hırsız

hayat bir tombala
geceden gündüze
hayat bir tombala
yukarı daha yukarı

eğer maradona olsaydım
tam da onun gibi yaşardım
çünkü dünya bir toptur
derimiz nüfuz eden
eğer maradona olsaydım
herhangi bir belanın karşısında
asla şaşmazdım yolumdan
eğer maradona olsaydım
ve bir de kazanılacak bir maç
eğer maradona olsaydım
herhangi bir yerde kayıplara karışmış

hayat bir tombala
geceden ündüze
hayat bir tombala
yukarı daha yukarı

19 Ağustos 2009 Çarşamba

sarhos olun


aylardan agustos...
blog bombos, clark kent de superman de kendini buldu bu ayda. gorunen blog yuzu agustos bocegi misali yatiyor ama hayalleri uzerine calisan bir karinca var madalyonun gorunmeyen yuzunde. karinca kararinca...

bu aralar okudugum bir adam var, charles baudelaire. asagidaki yazi da ender duz yazilarindan. 1800'lerde yasamis, basina buyruk, melakonlik, fransiz bir ozan kendisi. meshur eser birakan fransizlar globallesen dunyaya ait bir zaman diliminde yasam surselerdi ne halde olurlardi hep merak ederim. hicligin tadi siiriyle kesfettim kendisini, sarhos olun yazisiyla da birlikteligimiz son buldu.


her zaman sarhos olmali.
her sey bunda, tek sorun bu. omuzlarinizi ezen, sizi topraga dogru çeken zamanin korkunc agirligini duymamak için, durmamacasina sarhos olmalisiniz. ama neyle?
sarapla, siirle ya da erdemle, nasil isterseniz. ama sarhos olun.
kimi zaman bir sarayin basamaklari, bir hendegin yesil otlari üzerinde, odanizin donuk yalnizligi içinde, sarhoslugunuz azalmis ya da büsbütün geçmis bir durumda uyanirsaniz, sorun. yele, dalgaya, yildiza, kuşa, saate sorun. her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her seye sorun. "saat kaç" deyin. yel, dalga, yildiz, kus, saat hemen verecektir karsiligini. sarhos olma saatidir. zamanin inim inim inlettigi köleleri olmamak için sarhos olun durmamacasina!
sarapla, siirle, ya da erdemle. nasil isterseniz.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

beirut - elephant gun



as did i
we drink to die
we drink tonight..

weah'a kemalito'ya selam olsun...

11 Ağustos 2009 Salı

onsoz


bazi eserler vardir yasantimda, ucuncu kisler tarafindan sergilenen...
dinledigimde beni mest eden notalar, duydugumda hayatimin evrelerinden kesitler buldugum sarki sozleri, paragraflarindan bana yasamsal kesitler hatirlatan edebi eserler, kokladigimda hatiralari geri donduren kokular, dijitallesen dunya ile yakinlastirdigim uzaklar.. hepsi anlik eserlerdir. unutulmalari mumkundur.

unutulmayacak virajlar vardir hayatimda...
momentumunu karsilayamayip sarampole savruldugum virajlardan beri, ehliyetim olmamasina ragmen el freniyle kotardigim donemeclerden geri...

benim noktali virgullerim de vardir, susarken yazdigim...

4 Ağustos 2009 Salı

mor ve ötesi - hayat

mor ve ötesi'nin 2001 yılındaki gül kendine isimli albümünün dördüncü şarkısının adı "hayat". hani itunes bir güzellik yapar ve repeat'e alınmış şarkıların arasından kulağınıza başka bir sesi fısıldatır ya. sarı lalerin arasında biten bir öksekotu gibi.



...
uğraş didin farklı şeyler yapmak için
üç kişi ya da beş kişi anlar
ve zaman, ve zaman farklı yüzlerle
bazen yanında bazen arkanda

yalan diye bir şey yok
gördük ama konuşmadık

ve hayat her şey yolundayken dur dedi artık
ve hayat herkes evindeyken dur dedi artık
ve hayat -ki canına tak etmişti- sus dedi artık
ve hayat

kırık düşler, aynı yalnızlık
öyle azaldık ve yıprandık ki
kafamız karışık, değişmek zor
dünya yıkılsa anlamazlar

create not hate

İngiliz reklam ajansı Quite Storm, create not hate adında bir oluşum kurmuş. Organizasyon, ingiliz çocuklarının yeteneklerini erken fark edip, onları ilgili kulvarda eğitmek amacıyla kurulmuş. Gençlik pazarları pub'ta içip, deplasmana gitmesin, serseri olmasın, eli silah tutmasın da topluma yararlı adamlar olsun istiyorlar. "bu gençler ne yapsın, kahveye mi gitsin" mottosuna söz hakkı tanımıyorlar. çocuklar özensin diye seçilen role model'ler var. özellikle fatboy slim cumartesi günkü performansından sonra anlamlı bir role model.



ensest ilişki

3 Ağustos 2009 Pazartesi

don't look back



yazın son sıcak ayı agustos'a girip, yeni bir pazartesiyi yaşarken, playlist'in kontrolü hala bendeyken... telepopmusik'ten don't look back.

sit still and close your eyes
what’s behind the other door
no more silence, don’t kill this thing we got called love
just searching for the perfect drug

when love comes calling
don’t look back
when love comes calling
don’t look away

and i’m standing over here
watching you over there
smiling, happy, unaware
life is spinning round
you’re going underground, forgetting who we were
let’s try and keep it just one more day

you take your love
and throw it all around
like it’s nothing special
just a sound
let me say one more thing
i don’t think you realize
that a day is like a year sometime

basit


biralari iciyoruz ve icerken işeyecegimizi biliyoruz. aldigimiz siviyi aynen disari veriyoruz, vucutta tuttugun surede kafan guzel oldu, oldu. bu kadar basit, aldigini veriyorsun, sen de arada hayatina dair sebeplenmeye calisiyorsun. aldim, verdim ben seni yendim kurali gecerli degil. aliyorsun, veriyorsun. takas. basit.

bugun ardi ardina siralanirken beni bile sasirtan kareler gozumun onunden gecerken, bir yerlerde birileri tatil yapiyor, uyuyor, tanisiyor, guluyor, mutlu oluyorlar. gun gelecek ben de birilerini oynayacagim ama bu kareler o zaman da gozumun onunde kalacak mi, yoksa bu kanal oradan hic cekmeyecek mi?

hic vs kice
- ikinci dovmeyi yaptiralim diyorum
- ben bi koluma 83-85 digerine de 83-01 yazdiracagim
- neden salak
- .....
- ha sen buna inaniyorsun yani

cok basit cok. yaralara pansuman yapmiyoruz artik.
"oynama kabukla, gecmez sonra yaran" cumlesini kac kere duymustum acaba kabartma dalinda sokak sanatina verdigim eserlerden olan kabuklarimı yolarken. yok farzediyorum o yarayi. bendenmis gibi davraniyorum. icimden bir parcaymis da kalbim onsuz atmiyormus gibi. ama o gunes gormek isterse icimde, hayatsal aktivitelerimi durdurabilirim yine de. hani senede iki gun ben buradayim diye hatirlatir ya kendisini. "biliyorum orada oldugunu, unuttum seni sanma sakin, dunya bir yana sen bir yana" bile diyebilirim mahcubiyetle. kendine mahcup duruma dusmussundur artik. iyilikten. hep vermekten.

alis-veris'te randimani saglayamazsak, bir yerden sonra denge bozuluyor. randimanli gitmiyor isler eskiden oldugu gibi. acik buyuyor. sonra playlist degisiyor. gerek yok, basit. etrafimizda olup biten her basit sey hayat tablomuza nakşettigine gore, ortaya çıkan eser de basit olmali en nihayetinde.